Arşimet ehliyet bakımından Aristoteles'ten daha önemli konumda değildi; Arşimet'i haklı kılan şey, vardığı sonuçların deneyle uyuşmasıydı. Dört yüzyıl sonra fizikçi Richard Feynman, bir teorinin doğru mu, yoksa yanlış mı olduğunu belirlemeye ilişkin saptamasında Galileo'nun ilkesini tekrarladı: ' Deneyle uyuşmuyorsa, yanlıştır. Bilimin anahtarı bu basit ifadedir. Tahmininizin ne kadar şık olduğu, ne kadar akıllı biri olduğunuz, tahmini kimin ortaya attığı ya da adının ne olduğu hiçbir şeyi değiştirmez. Deneyle uyuşmuyorsa, yanlıştır. Bütün mesele budur'.
Bir gizemi doğal yollarla tam açıklayamamamız, onun doğaüstü bir açıklamayı gerektirdiği anlamına gelmez.
Beynimiz dünyamızdaki noktaları birbirine bağlama ve böylece şeylerin niçin oluştuğunu açıklayan anlamlı kalıplara dönüştürme yönünde bir evrim geçirmiştir. Bu anlamlı kalıplar inançlar haline gelir ve inançlar da gerçeklik anlayışımızı şekillendirir.