Doğruyu söylersen, hiçbir şeyi hatırlamana gerek kalmaz.
Kendinizi çoğunluğun yanında bulduğunuz an, durup düşünme vakti gelmiş demektir.
Milletler düşünmez, sadece hisseder.
Bir millet, tasarlanabilen herhangi bir hükümet ve din ile tartışmayla değil, koşulların zorlaşmasıyla uzlaşacak noktaya getirilebilir; zaman içinde, kendini istenen şartlara uyduracak, daha sonra, onları beğenecek ve onlar için şiddetle savaşacaktır.
G.A. İnsanın ve diğer hayvanların ahlaken aynı seviyeye konmasını kabul etmeyeceğim.
Y.A. Ben insanı o kadar yukarı taşımayacaktım.
...
İnsanın doğru ve yanlışı bilmesi, diğer yaratıklardan entellektüel olarak daha üstün olduğunu kanıtlar, ama gerçek şu ki, yanlış yapabilmesi, yapamayan diğer yaratıklardan ahlaken daha aşağıda olduğunu kanıtlar.
Okuduklarınızı kabullenmekte zorluk çekerseniz aklınıza Mark Twain’in şu sözü gelsin: “Hakikat kurgudan daha tuhaftır çünkü kurgu olasılıklara bağlı kalmak zorundadır; hakikat öyle değildir.”
Her türden vicdan vardır çünkü her türden insan vardır... İnsanın vicdanı tümüyle değersizdir.
Vicdanımız başkalarının acısına duyarlı değildir ta ki, onların acısı bize de acı verecek noktaya gelinceye kadar. İstisnasız her olaydan her olayda başkalarının acısına tamamen kayıtsızdırız, başkalarının acısı bizi rahatsız edene kadar.
Bir insan sadece bir görevi yapar- ruhunu rahatlatma görevi, kendini kendine kabul ettirme görevi.
...
İnsanlar fedakarlıkta bulunuyormuş gibi yaparlar ama kavramın gerçek anlamında, fedakarlık diye bir şey yoktur ve olmamıştır. İnsan sık sık samimiyetle yalnız ve ancak başkası için kendini feda ettiğini düşünür ama kendini anlatır; derinlerdeki dürtüsü doğasının ve eğitiminin bir gereksinimini karşılamak ve böylece iç huzuru bulmaktır.