Çoğulcu cehaletin bir nedeni, insanların diğer insanların kendilerine benzer kaygı, dehşet ve şüphe dolu iç yaşam sahibi olduklarını fark etmemesi, aslında empati kuramamasıdır. Örneğin, üniversite öğrencilerinin akranlarının sıklıkla kendileriyle aynı utanç, özeleştiri, kararsızlık ve öz-bilinç duygularını deneyimlediklerini fark edemedikleri görülmüştür. (Miller ve McFarland, 1987; Van Boven, 2000).
Toplumdaki bireylerin kendilerinin benzer durumda kaldığında toplumdaki diğerlerine kıyasla saldırganlık göstermeye yönelik algılarını azımsamaları çoğulcu cehaleti destekleyen bir algı biçimidir. Saldırganlığın önüne geçilemediği ve çoğulcu cehaletin görüldüğü durumda, bu toplumsal algının değişiminde etki eden faktörlerin anlaşılması, saldırganlığın sürdürülmesinin önüne geçilebilmesi açısından büyük öneme sahiptir. Bu sürece ışık tutması açısından, toplumdaki kişilerin çoğulcu cehalet sergiledikleri durumda, aslında gözlemci-eylemi yapan yanlılığının oluşmasında farklı bilgilere sahip oldukları bilinmektedir (Jones ve Nisbett, 1972).
Sosyal temsiller, insanların toplumdaki diğer bireylerle ve gruplarla paylaştığı, kendi sosyal çevreleri ve ortak yaşam alanlarındaki nesnelere/durumlara/olaylara ilişkin algıları olarak tanımlanabilir (Moscovici, 1984). Sosyal temsillerin varlığı insanların dünyayı algılayış şekillerini birbirleriyle paylaşmalarına olanak verir, böylece kaynağı belirsiz söylemler toplumsal düzeyde aktarılarak ve öğrenilerek (Moscovici, 1988) gündelik yaşamın bir parçası halini almaktadır (Cirhinlioglu, Aktaş ve Öner-Özkan, 2006). Paylaşılan sosyal temsillere ilişkin deneyimler toplumsal inanç ve algılara anlam kazandırarak zaman içinde toplumsal bir algıya dönüşmektedir (Moscovici, 1988).
Toplumdaki kişiler çoğulcu cehalet sergiledikleri durumda, çoğunluğun aksine görüşlere sahip olduklarına inandıkları için anlaşmazlıklarını açığa çıkarmazlar ve eylemlerine kendi görüşlerini yansıtmazlar. Sonuç olarak, davranış çoğu kişinin destek eksikliğine rağmen grup normu haline gelerek sürdürülür ve yanlışlıkla desteklenir
Hapishaneye yeni gelen gardiyanların mahkûmlarla olan ilişkisinde, diğer gardiyanların sergilediğine inandıkları tutumundan daha sempatik davrandıklarına ilişkin yanlı bir inanca sahip olduklarını ortaya konulmuştur (Grekul, 1999; Kauffman, 1981). Özetle, kişilerin kendilerini toplumda benzer durumda olan kişilerden farklı uçlarda algıladıkları yani çoğulcu cehalet gösterdikleri görülmüştür.
Miller ve Nelson (2002) çalışmalarında kişilerin sosyal olarak dışlanmaktan kaçınmak için kişisel olarak yapmaya eğilimli olduklarından daha fazla sosyal olarak kabul edildiğini düşündükleri yönde hareket ettiklerini fark etseler dahi, toplumsal değerlerle ters düşmemek için, grup tarafından dışlandığını düşündükleri kişilerin dışlanması gerektiğini varsaymaya devam ettikleri sonucuna ulaşmıştır.
Çoğulcu cehaletin neden ortaya çıktığına ilişkin Yükleme Teorisine göre insanlar, olaylara ve başka insanların davranışlarına nedensel açıklamalar getirirken dünyayı tutarlı bir şekilde anlama ve çevreyi kontrol etme ihtiyacıyla, başkasının davranışlarını öngörmeye yönelik hareket etmektedir (Heider, 1958). Bu amaca yönelik olarak kendi davranışlarını durumsal koşularla, başkasının davranışlarını ise onun içsel özelliklerini vurgulayarak abartma eğilimiyle çoğulcu cehalete yönelik temel yükleme hatası içinde yatkınlık gösterebilirler (Jones ve Nisbett, 1972). Ayrıca bir diğer yükleme hatası olan yanlış fikir birliği yanlılığına göre, bireyle toplum içindeki norma yönelik katkılarını, başkalarının aynı norma olan katkıların farklı algılamaktadır (Prentice ve Miller, 2002).