Bütün o pozitif ve sevimli çağrışımlarının ötesinde, hoşgörü, esas olarak bir eşitsizlik durumuna işaret eder. Çünkü hoş görmek; güçlünün, iktidar sahibinin, egemenin imtiyazıdır: istediği zaman hoş görür, hoşgörünün sınırlarını istediği gibi kendisi tayin eder, hoşgörü aracılığıyla meşru olanın ne olduğunu belirler. Hoş görülen ise tabi konumdadır, güçsüzdür, zayıftır, yapabileceklerinin sınırının ne olduğu ona güçlünün hoşgörüsünün sınırlarıyla gösterilmiştir, yaptıklarının meşruiyeti o hoşgörü çerçevesinde belirlenmiştir.
Kimse çıkıp bir gün şeriat ilan ediyoruz demeyecek; biz, bir gün uyandığımızda adı konulmamış bir şeriat yasasına tabi olduğumuzu anlayacağız.