Muhabir:Freud sizi kişisel olarak analiz ettimi?
Carl Gustav Jung:Tabiki,rüyalarımın bir çoğunu ona anlattım. O da bana anlattı.
Muhabir:O da size anlattı öyle mi?
Carl Gustav Jung:Evet
Muhabir:Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen, Freud’un rüyalarında öne çıkan şeylerin neler olduğunu hatırlıyor musunuz?
Carl Gustav Jung: (Gülümser.) Yersiz bir soru oldu bu. Biliyorsunuz ki profesyonel meslek sırrı diye bir şey var?
Muhabir:Fakat o öleli çok oldu.
Carl Gustav Jung:Evet ama saygı yaşamdan daha uzun sürer. Bu konuda konuşmamayı tercih ederim.
Siz bilinçdışınızdakileri bilince dönüştürene kadar, onlar sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz onlara kader diyeceksiniz.
Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır.
Kimse bir başkasını yargllayabilecek kadar kusursuz değildir ama kendinde bu hakkı görebilecek kadar hadsizdir.
Zihnin sarkacı, doğru ile yanlış arasında değil, anlam ile saçma arasında gidip gelir.
Bir insan, aydınlığı hayal ederek değil; karanlığın bilincine vararak aydınlanır.
Carl Gustav Jung, gölge kavramından bahsettiğinde benliğin olumsuz bulacağımız tarafını kasteder; saklamak istediğimiz tüm sevimsiz özelliklerin bireysel bilinçdışıyla birleşmesinin toplamını anlatır. Dışa Bakan Rüya Görür, İçe Bakan Uyanır isimli kitabında “İnsan var oldukça gölgesi de olacaktır, olmalıdır da. Çünkü ışık varsa gölge vardır. Burada bize düşen karanlıkla bütünleşmektir. Onu yok saymak faydasız, aksine tehlikelidir. Onun dilini anlayıp uzlaşmaktır çözüm. Fakat gölgeyle yüzleşmek cesaret ister, en aşağılık ve en vahşi tarafınızla bir masada oturmak ve onun gözlerine bakmak… O masadan el sıkışarak kalkmak “büyük bir manevi güç” ister. Toplum baskıcı ve sınırlayıcı olduğunda gölgemizde bastırılır. Bastırılan şey ise daha fazla büyür ve genişler.”