Unutmayın, bilim bize ne yapmamız gerektiğini söyleyemez. Bilim bize gerçek olanı söyleyebilir. Onunla ne yapacağımız bize kalmış. Atom çekirdeğindeki enerjiyi serbest bırakabileceğimizi fark ettiğimizde, atom bombası da yapmak elimizdeydi, nükleer tıbbı geliştirmek de. Bilim bize: 'Şunu yap veya bunu yapma,' demedi. 'Atom parçalanabilirdir,' dedi ve 'Bu gerçekle şunlar, şunlar yapılabilir,' dedi. Onlardan hangisini yapacağımız etiğin alanıydı.
“Hastayken bir doktora gittiğimizde suratımıza üflemesini değil, o hatalı ve eksik bilimi kullanarak bizi tedavi etmesini isteriz.”
Dünyayı keşfetmek için çok geç, Evreni keşfetmek için çok erken doğduk!
Ancak en basitinden, burada gözden kaçan durum, evrimin en güçlünün hayatta kalması değil; en uyumlunun, değişime en açık olanın hayatta kalması olduğu gerçeğidir. Bu kısa anlatımı güçlü olarak kullanan ilk kişi, aynı zamanda Sosyal Darwinizm'i geliştiren Herbert Spencer olmuştur. Lakin Darwin, ısrarla doğrusunun güçlü değil, değişime açıklık ve uyumluluk olduğunu vurgulamıştır; bunu daha en başlardan savunmuştur. Hatta kendi kuzeni Francis Galton'ın evrim teorisine dayanan ve sadece en sağlıklı/verimli insanların üremesine izin verilip, diğerlerinin üremesine engel olunarak daha başarılı insan toplumları yaratılması gerektiği görüşünü ileri süren öjeni fikrine de ömrü boyunca sert ve net bir şekilde karşı çıkmıştır. Öyle ki Galton ancak Darwin'in ölümünden sonra bu fikirlerini kurumlaştırabilmiş ve hayata geçirebilmiştir.
Genel olarak olay ve olguları süreç olarak görmekte zayıfız; her şeyi kategorik olarak düşünmeye meyilliyiz. Siyah ve beyaz... Bakteri ve insan gibi... Bu nedenle bakteriler ile insanlar arasında çok geniş ve aşılması imkânsız bir uçurum varmış gibi algılamaya meyilliyiz. Ancak doğa, bizim onu algılama biçimimizden bağımsız bir gerçekliğe sahip. Ve bu gerçeklik, doğadaki süreçlerin kesintili veya kategorik değil, süreğen olduğunu gösteriyor.
'Neden’ diye bir sormaya başlasanız, neredeyse hiçbir şey bilmediğinizi göreceksiniz.
Hayat iki şekilde yaşanır: ya hiç mucize yokmuş gibi, ya da her şey birer mucizeymiş gibi.