Türkiye gibi modernleşme toplumlarında durum daha vahimdir. Modernliği bizatihi kendi imkânlarıyla üretememiş, ama ona kayıtsız da kalamamış modernleşme toplumlarında ulus kimliğin inşasında politik zor, kültürel bütünleşmeden çok daha önemli bir rol oynamıştır. Bu aslında ulus devletin hem tarihsel gecikmişliğini, hem kısık ateş yerine yüksek ateşte pişmişliğini hem de kültürel mayasının zayıflığını işaret eder. Bu tip toplumlarda ulus kimlik müfredatla, kanonla, maarifle değil sanki daha çok hamasetle, retorikle, gündelik siyasetle oluşmuştur.
Büyüyememek, çocuk ya da ergen kalmak kültürel bir sınırlama. Mahallesinin hiç dışına çıkmamış, hayatta başka seçenekler olabileceğini hiç kişisel olarak deneyimlememiş biri kültürel olarak büyüyebilir mi?
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'ödünç şahsiyet' diye bir kavramı var. Sosyalleşme sınırları sözünü ettiğim çerçeveyi aşamamış bir profilin aslında bir tür kültürel klonlama olarak nitelenmesi çok mu abartılı olur? Dolayısıyla Türkiye'de kişilik yerine kimliğin çok daha güçlü olması aslında bunun bir tezahürü değil mi? Çünkü şahsiyet biraz da kimliğe rağmen gelişebilir. Yani kimlikle kişilik arasında ters orantılı bir ilişki vardır.