Adalet kavramının evrenselliği ve nesnelliği vurgulanırken, adaletin yalnızca belirli kişi, kurum veya gruplara göre değil; tüm durum ve aktörler için aynı standartta uygulanmasının gerekliliği özellikle dikkat çekicidir. Bu çerçevede, etik ve adalet değerlendirmelerinde geçmişteki olumlu eylemlerin veya karşılaştırmalı göreli üstünlüklerin bir ayrıcalık ya da mazeret teşkil etmemesi gerektiği de açıkça anlaşılmaktadır.
Bu doğrultuda, adaletin simgeleri ve kavramsal derinliği üzerine söylenen sözlerin uygulamada ne ölçüde karşılık bulduğunun da üzerinde durmak gerekir. Adaletin kimliklerden, geçmişlerden, önyargılardan ve karşılaştırmalardan bağımsız; yalnızca somut kanıtlara ve evrensel ilkelere yaslanması gerektiği sıkça hatırlatılır. Ancak kimi zaman, geçmişteki olumlu örneklerin veya görece daha kötü alternatiflerin varlığının, bugün karşı karşıya olunan açık etik sorunların üstünü örttüğü görülebilmektedir. Bir kurumun ya da kişinin geçmişte sergilediği olumlu tutumların, bugünkü etik ihlalleri mazur göstermesi veya eleştiriden bağışık hale getirmesi, adaletin ölçülülük ve tarafsızlık prensibiyle bağdaşmamaktadır. Gerçek adalet, ne ismin ağırlığına, ne geçmişteki iyiliklere, ne de çoğunluktan biraz daha iyi olmaya ayrıcalık tanımaz. Adaletin değerini belirleyen, herkese aynı standartta ve ayrıcalıksız uygulanmasıdır.
Adaletin yalnızca isimlerde, heykellerde ve güzel sözlerde var olması, toplumsal vicdanı ve güveni canlı tutmaya yetmeyecektir. Adaletin ölçek değiştirdiği, standartların keyfi biçimde esnetildiği her durumda, simgeler ne kadar yüceltilirse yüceltilsin, hakikatte adaletin gözlerinin çoktan açıldığı ve terazinin çoktan dengesini kaybettiği unutulmamalıdır. Keza adaletin değeri, herkes için ve her durumda geçerli kılındığında anlam bulur; koşullara, kişilere ya da zamana göre eğilip bükülen bir adalet, adalet olmaktan çıkar.
Günün sonunda, adaletin gözleri her seferinde birileri için aralanıyorsa, elindeki terazi de hiçbir zaman dengeyi bulamaz.Ve adaletin terazisi eğildiğinde hiçbir topluluk, o terazinin gölgesinde huzur bulamaz. Evrim Ağacı da buna dahildir.