NASA’nın Mariner 4 uzay aracı, 14 Temmuz 1965’te Mars’ın yanından geçerek ilk kez Kızıl Gezegen’in yakın plan görüntülerini Dünya’ya iletti. Bu tarihi görev, bilim insanlarının ve halkın Mars’a dair hayal gücünü alt üst etti ve gezegenin gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
19. ve 20. yüzyılda Percival Lowell gibi astronomlar, Mars’ın yüzeyinde devasa kanallar olduğuna ve bu yapıların akıllı bir uygarlık tarafından inşa edildiğine inanıyordu. Ancak Mariner 4’ün gönderdiği düşük çözünürlüklü 22 siyah-beyaz fotoğraf, bu romantik görüşleri yıkarak Mars’ın ay benzeri, kraterlerle dolu ve kuru bir çöl olduğunu kanıtladı. Atmosferinin Dünya’nın binde biri yoğunlukta olduğu da netleşti.
Mariner 4’ün başarısı, NASA'nın Jet Propulsion Laboratory (JPL) ve Caltech’ten bilim insanlarının önderliğinde, teknolojik sınırlamalara rağmen gerçekleştirildi. Görevde kullanılan Vidicon tüplü kamera, uzay ortamında dayanabilecek şekilde özel olarak geliştirildi ve Mariner 4’ün asıl başarısı, Mars’ı yalnızca bir bilimsel hedef değil, aynı zamanda kamuoyu için görsel olarak erişilebilir bir gezegen haline getirmesiydi.
Görev öncesi Mariner 3 fırlatmasında yaşanan teknik bir arızayla başarısız olan ikiz uzay aracının ardından, Mariner 4 28 Kasım 1964’te fırlatıldı ve yedi aylık yolculuk sonunda Mars'a yaklaştı. O dönemlerde yıldız takibi gibi temel navigasyon teknolojileri bile emekleme aşamasındaydı.
Mariner 4, sadece Mars’ın yüzeyini fotoğraflamakla kalmadı; kozmik ışınlar, manyetik alanlar ve atmosfer yoğunluğu gibi birçok konuda da veri sağladı. Görev, 1967’de sona erene kadar Güneş Sistemi’nin boşluklarında dolaşmaya ve bilgi göndermeye devam etti.
Bugün hâlâ Perseverance ve Curiosity gibi robotlar Mars’ta görev yaparken, bu başarıların öncüsü olan Mariner 4, Mars araştırmalarının dönüm noktası olarak anılıyor. 1965’teki bu görev, Mars'ın bir zamanlar yaşam barındırmış olabileceğine dair bugünkü araştırmaların yolunu açtı.