Yaşama Saygı!
Fazlası değil hak ettiği kadar ve istisnasız her türüne…
Düşünsenize, milyarlarca yıldır nice badireler atlatmış, nice zorlu sınavdan geçmiş ve devam ediyor hala… Ki EVRİM onun “zaferinin” adı sadece uyum adını verdiğimiz ve “ben de varım” diyen!
Acı olan şey; en tepeye erişenin en düşük mertebeye heves edişi, bindiği dalı kesercesine…
Ne yaman çelişki ama, hem de kozmik ölçekte bir duraklık an uğruna sayısız sonsuzun feda edilişi, adına çıkar denilen ve çıkarın ortak paydada olduğunu idrak edemeyecek kadar kör olan…
Ya o kör gözleri zor kullanarak bile olsa açmalı ya da seyircisi olmaya razı olduğumuz bir tiyatronun figüranı olmaya da razı olmalı. Hem de bu tiyatroda bize biçilen veya kendimize layık gördüğümüz rolün hükmü olmaksızın…
Fakat tiyatronun türümüzün tarihine en önemli katkısı nedir diye sorarsanız, cevabı sarihtir: İlk perdede duvarda asılı bir tüfek varsa ikinci ve ötesi bir perdede mutlaka patlar… Temenni ederim ki gerek kalmaz…