📚 "Dostum bu Sokrates kim, ve neden kendini savunuyor?"
Felsefeye dair bilgimin 10. sınıf felsefe dersinde gördüğüm tümevarım ve tümdengelim gibi birkaç kavram ile Platon, Aristo (Aristoteles bile değil) gibi birkaç filozof adından ibaret olduğu dönemlerde "Sokrates'in Savunması" lafı çok karşıma çıkmıştır. Pek çoğumuz görmüştür kendini başarısızca savunan bir kişiye bu yorumun yapıldığını. E ama Sokrates'in ne alakası var? Bu adam kim ve ne yapmış ki kendini savunmak zorunda kalmış? Neden böyle bir deyim oluşmuş?
Sokrates (MÖ 469-399) geriye hiçbir yazılı eser bırakmadığı için onun hakkında pek az şey biliriz. Hayatı ve görüşlerine dair bildiklerimiz başta Platon olmak üzere öğrencilerinin yazdıklarından gelir. Atina'da mütevazı bir ailede dünyaya gelmiştir; babası bir heykeltıraş, annesi ise bir ebedir. Hayatını Atina sokaklarında insanlarla felsefi tartışmalar yaparak geçirmiştir.
Sokrates bir gün Delphi'deki Apollon Tapınağı'nda görevli bir kâhinin kendisinin Atina'daki en bilge insan olduğunu söylediğini işitir. Ancak Sokrates buna sevinmek yerine duruma şaşırır ve bu iddiayı sorgulamaya başlar. Kendini bilge olarak görmeyen Sokrates, kâhinin sözlerinin doğruluğunu test etmek için Atina sokaklarında dolaşarak şehirdeki en bilge olduğunu düşündüğü insanlarla konuşmaya başlar.
Sokrates, politikacılar, şairler ve zanaatkârlarla sohbet eder. Ancak, hepsi hakkında aynı sonuca varır: Her biri alanında uzman görünse de, aslında bildiklerini sandıkları kadar çok şey bilmemektedirler. Onlar bilgeliğe sahip olduklarını düşünürken, Sokrates kendi bilgisizliğinin farkındadır ve bu farkındalık ona göre gerçek bilgeliktir.
Bu süreçte Sokrates, kendisinin hiçbir şey bilmediğini kabul etmesi nedeniyle diğer insanlardan daha bilge olduğunu anlar. Kâhinin sözleri bu anlamda doğru çıkmıştır; Sokrates, en azından kendi cehaletinin farkında olduğu için bilgedir. Böylelikle, Sokrates'in ünlü "Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir" sözü doğmuş ve onun felsefi yaklaşımının temelini oluşturmuştur.
Sokrates, tartışmalarında cevapları direkt vermek yerine karşısındaki insanlara çeşitli sorular sorarak onları düşünmeye teşvik ederdi. Sokrates bu yönden kendini bir ebeye benzetmişti. Bir ebe nasıl doğum sırasında kadının bebeğini çıkarmasına yardım ediyorsa, o da insanların kendi bilgilerini sorgulatarak onların içlerinde zaten bulunan bilgiyi açığa çıkarmalarına rehberlik ediyordu.
Sokrates'in Sokratik Yöntem olarak bilinen bu düşünme metodu onu Atinalı gençler arasında çok popüler yapmış ve Platon, Ksenofon, Anisthenes, Anistippos gibi pek çok öğrenciyi peşine takmıştır. Ancak onun bu popülerliği Atina'daki herkesin hoşuna gitmemiş olacak ki Meletos adlı bir Atinalı onu şu suçlamayla mahkemeye vermiştir:
"Sokrates, kentin inandığı tanrılara inanmadığı, yeni tanrılar icat ettiği ve gençleri yoldan çıkardığı için suçludur. Ölümle cezalandırılmalıdır."
Bu suçlama üzerine Sokrates mahkemeye çıkar ve savunma görevini kendisi üstlenmek ister. Atina mahkemesinde kendisine yöneltilen üç suçlamaya kabaca şu yanıtları verir:
1) Kentin tanrılarına inanmamak:
Sokrates, bu suçlamayı reddeder ve tanrılara inandığını savunur. Kendisine sürekli olarak tanrısal bir sesin (daimonion) yol gösterdiğini söyleyerek tanrılarla bağlantısının olduğunu söyler.
2) Yeni tanrılar icat etmek:
Sokrates, yeni tanrılar yaratmadığını, sadece sorgulama ve felsefi yöntemlerle insanların düşüncelerini eleştirdiğini belirtir. Daimonion'dan bahsetmesi, onun düşüncelerine rehberlik eden bir ilahi güç olduğunu gösterir ve bu nedenle yeni tanrılar icat etme suçlamasını da reddeder.
3) Gençleri yozlaştırmak:
Sokrates, gençleri yozlaştırma suçlamasına karşı, eğer gerçekten birini yozlaştırdıysa bunun uzun yıllar boyunca fark edilmiş olması gerektiğini söyler. Zira, on yıllardır bu felsefi sorgulamaları yaptığını ve bu kadar uzun bir süre sonunda suçlamaların yeni ortaya atılmasının mantıksız olduğunu vurgular. Ayrıca gençleri yozlaştırdıysa da bilerek yozlaştırmadığını, aksine onları sorgulamaya, doğruyu bulmaya teşvik ettiğini savunur. Yaptığı sorgulamalarla insanları bilgeliğe ulaştırmayı amaçladığını belirtir.
Sonuç olarak Sokrates, bu suçlamaları reddetmiş ve savunmasında sadece hakikati arayan bir insan olduğunu vurgulamıştır.
Ancak Atina mahkemesindeki 501 jürinin 280 tanesi Sokrates'in aleyhinde oy kullandığı için bütün bunlar görmezden gelinmiş ve Sokrates ölüme mahkum edilmiştir. Başta Platon olmak üzere bütün öğrencileri bu karardan çok etkilenmiştir. Platon'un demokrasiden nefret etmesine şaşmamak gerek.
Sokrates'in düşünceleri Platon'un eserleri üzerinden bütün orta çağ felsefesini derinden etkilemiş, kendinden sonrasına ise felsefi mirası ile ondan 2400 yıl sonra gelen Z kuşağına "Sokrates'in savunması" deyimini bırakmıştır.
***
Kişisel yorumlarıma gelecek olursak; ben Sokrates'in Batı felsefesine olumsuz yönde bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Pre-sokratik filozoflar doğa ve insanı sorgulayarak bilimsel yöntemin tohumlarını attıktan sonra Sokrates gelmiş ve pragmatik değerleri bence çok zayıf olan, doğası gereği hiçbir mutabakata varılamayacak konular üzerine düşünmeye başlamış. Ondan sonraki filozofların çoğu da benzer yolları izlemiş.
Thales, Anaksimandros, Anaksimenes ve Heraklit gibi pre-sokratik filozofların çalışmalarına bir bakın, sonra bir de Sokrates ne yapmış onu okuyun. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. Platon da sağ olsun onun bütün düşüncelerini diyaloglarıyla aktardığı için insanlık neredeyse iki bin yıl boyunca Sokrates'in zırvalarıyla uğraştı.
Ben Aristotelesçiyim arkadaş!