Ferdinand'ı çok sevdiğimi söyleyerek başlamak isterim. Kendinden ödün vermeden, her şeye karşı kendi kalmayı başaran bir karakter oldu. Yolculuğu kolay olmadı. Acı çektiği kaybı oldu, gözünü kararttı başka dünyanın varlığını bilmeden kaçtı. Karşısına onu dinleyip, anlamaya çalışan birisi çıktı. Evet, kendisi bir boğaydı ama "Boğa" kelimesine verdiğiniz anlamları taşımak zorunda değildi. Öyle de yaptı. Yanlış anlaşıldı ve başı belaya girdi. En başa döndü. Bu son sınavdı belki de! Ve kendisine tekrar yakışanı yaptı, o kaderinde yaşanacak olan güne hazırlanırcasına yaşadı. O gün geldi, matadorla olan sahne. Devamı seyirde...
Ferdinand, aslında kendi değerlerine uygun bir dünyanın şekillenmesine izin verdi; bunu zaman tanıyarak ve kendini koruyarak sağladı.
Mesele zaten bir noktaya varış olmamalı, bence asıl mesele özünü kaybetmeden senin de bu dünyada var olabilmen olmalı. Sadece kendin ol. Bir gün senin günün olur belkide, olmasa bile tüm hayatı sen olarak yaşamış olursun.
Yolculuk değişik bir kavram; gidişler de var, geri dönüşler de... parçalar bazen anlamsız gözükse de bütünde anlamlı olacaktır. Senin yolculuğun... Sen ol, kendin ol!