Reich'ın "Küçük Adam" tanımı haklılık payı taşıyor tabii ki de. Özellikle otoriter, baskıcı rejimlerin ve kapitalist sistemin yönetiminde yaşayan insanlarda, bu tür eğilimlerin daha fazla görüldüğünü söylemek zor bir şey değil. Fakat her insanın farklı bir yaşam deneyimi ve kişisel gelişim süreci olduğunu da göz ardı etmememiz lazım. Reich'ın "Küçük Adam" kişiliği için ne yapmamız gerektiğini söylüyor. Söylediklerinin bazısı gerçekçi ve uygulanabilirken, bazısı ise ütopik ve insan doğasına zorlayıcı görünüyor. "Küçük Adam"ın kendi duygularını kabul etmesi ve kendisiyle yüzleşmesi gibi önemli bir noktalardır, kesinlikle yapmamız gereken ve hayatımıza entegre etmemiz gereken bir düşünce tarzıdır. Fakat otoriteye karşı tamamen karşı bir tavır almanın çok da mantıklı olmayabileceğini de düşünmemiz gerekiyor. Tabi eserin yazıldığı tarihe bakarsak ve yazarın da (tüm dünya gibi) 20.yy. acımasız siyasi ortamını, savaşlarını ve psikolojik zorluklarını çektiğini anlarsak neden böyle yazdığını daha iyi kavramış oluruz.
Şimdi gelelim yazarın diline ve üslubuna. Dil ve üslub olarak akıcı ve sade olmakla birlikte aslında konu bakımından okuyucuyu düşündürtme ve kaçma eğilimine sokan bir hal aldığını görebiliriz. Şimdi diyeceksiniz kaçma eğilimi nedir diye. "Küçük Adam"ı her eleştirmeye başladığında(kısacası bütün kitapta) ben kendimi eserden uzak tutmak istedim çünkü kitap okurken genellikle hepimiz o kitaptaki karakterleri kendimiz gibi algılamaya başlarız ve bir samimiyetimiz olur tabii, Reich'ın bir acıma duygusu olmadan hepimizi haşladığını hissetmişsinizdir. Buna karşın bu üslup tercihi, eserin etkileyiciliğini daha da arttırmış söyleyebilirim. Biz okuyucuları zorunlu olarak bir düşünce silsilesine sokuyor ve bu gerçekten öz gelişim anlamında Mükemmel! "Dinle, Küçük Adam", modern insanların ve günümüz insanlarının ruh halini ve yaşadığı fikir çelişkilerini anlamamız için sade ve güzel bir yol gösteriyor. Ayrıca; otoriter, baskıcı rejimlerin ve kapitalist sistemin insan ruhunu nasıl etkilediğini anlamak isteyenler için de kapsamlı bir insani bildiri sunuyor.
Kitapta bahsetmem gereken çok önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. Örneğin Reich, "Küçük Adam"ın yaşadığı zorlukların ve ruhsal sorunların sadece ama sadece otoriteye bağlılığın ve kendisinden kaçmasının nedeni olduğunu öne sürmüş. Fakat biz insanların yaşadığı ruhsal sorunlar veya gündelik sorunlarımızda geçerli olmak üzere sadece bu etkenlerle sınırlı değil. Çevremiz, yıllar içerisinde düşünce yapımız hatta tükettiğimiz kaynaklar hepsi aslında bunları etkiliyor. Hem yazar hem de biz aslında bunu bilsek de yine de daha geniş bir açıdan bakılabilirdi. Tabii bu nedenle bir değil onlarca ciltlik kitap gerekirdi, onu da anlayabiliyorum.
"Dinle Küçük Adam"ı sadece okuyucu gözünden değil, ebedi ve psikolojik/felsefi bir bakış açısıyla da değerlendirmemiz çok yararlı olacaktır. Reich'ın "Küçük Adam" tanımını, Erich Fromm'un "kaçışçılık" kavramlarıyla paralellik gösterdiğini açık ve net şekilde söyleyebilirim. Fromm'a göre kaçışçı kişilik, özgürlükten ve sorumluluktan kaçarak otoriteye itaat etmeyi tercih eden bir kişilik tipidir. Bu konuda bu kitap sonrası size araştıralacak birisi göstermiş oluyorum hem de "Dinle Küçük Adam"ı daha iyi anlamamız için bakılması gereken başka bir tanım olduğunu söylemek isterim.
Reich'ın eserinin psikanalitik bir bakış açısıyla da yorumlamaya çalışacağım ama ne yazık ki bu konuda ne yeterli ne de somut bir dayanağım yok ama Küçük Adam'ın bastırdığı duyguları ve ilkel arzuları, Freud'un "id" kavramıyla ilişkilendirsek bir yanlış olacağını düşünmüyorum. Id, ilkel dürtüler ve ilkel arzular barındıran bilinçdışı bir zihin katmanıdır. Küçük Adam ise Id'in taleplerini bastırarak uygar toplumda uyum göstermeye çalışır. Fakat bu duyguların bastırımın kaygı ve nevroz gibi çeşitli ruhsal sorunlara yol açtığını görebiliriz. Psikanalitik ve felsefik anlamda okunması şart olan bir kitabı inceledim umarım en yakın zamanda sizler de okursunuz. Şimdiden iyi okumalar dilerim...