Embriyonik Nöronların Nakli Beyin Hastalıklarının Tedavisine Işık Tutuyor!
California Üniversitesi, San Fransisco (USCF)'da yürütülen bir dizi deneyde yeni doğan farelerin beyinlerine nakledilen embriyonik nöronların beklenmedik bir şekilde hayatta kalıması, nöral nakil kullanarak Alzheimer, epilepsi, Huntington, Parkinson ve şizofreni gibi hastalıkların tedavisi için bir şans olabileceğini gösterdi.
Nature dergisinde açıklanan bu deneyler embriyonik nöron nakillerinin belli bir hastalığı etkili bir şekilde tedavi edip etmeyeceği konusunda tasarlanmamış olsalar da, birçok farklı nörolojik bozuklukla alakalı olabilen bir tür beyin hücresi olan GABA salgılayan internöronların önemli bir miktarda beyne eklendikten sonra içten büyüyen internöron popülasyonuna zarar vermeden yaşayabilmesi bu kanıyı destekliyor.
Bu hücrelerin çoklu naklinden sonraki hayatta kalışları, UCSF profesörü Arturo Alvarez-Buylla ve eski UCSF lisansüstü öğrencisi Derek Southwell tarafından yönetilen ekibi şaşkına çevirdi. Hüküm süren kuram, oluşan nöronların sandalye kapmaca oyununa benzer bir şekilde hayatta kaldıkları kanısında. Beyin bu hücreler için sınırlı kapasitesi olduğundan hücreleri uygun yuvalar için yarışmaya zorluyor. Sadece "oturmak" için yer bulabilen ve sonrasında onların türevleri diğer hücrelerden hayatta kalma sinyalleri alan hücreler müzik durduğunda hayatta kalıyor, gerisi de ölüyor.
Bu kuramı baz alarak, UCSF ekibi ne kadar embriyonik internöron nakledilirse nakledilsin sadece sabit ve küçük bir sayıda hücrenin hayatta kalacağını düşünüyordu ancak karşılaştıkları sonuç çok farklıydı; ne kadar nakledildiği fark etmeksizin hücreler, hep sabit bir oranda hayatta kaldılar. Alvarez-Byulla şöyle söylüyor:
Bu sabit hayatta kalma oranı gösteriyor ki, diğer çalışmalar tarafından büyük iyileştirici özellik vadeden bu hücreler beyin zarına büyük miktarlarda eklenebilir.
Geçmiş çalışmalar gösterdi ki bu hücrelerin nakli alıcının beyninde yeni ve kritik bir esneklik süreci oluşturarak epilepsinin hayvan modellerinde ağrıyı ve laboratuvar farelerinde Parkinson benzeri hareketleri azaltıyor. Bu hücrelerin aktivitesi genellikle Alzheimer tarafından engelleniyor ve şizofren insanların beynine nakledildiğinde sayıları değişim geçiriyor. Omuriliğe nakledildiğinde ise acı hissinin azalmasına yardımcı oluyorlar.
Şimdiki çalışmada ise UCSF ekibi naklettikleri hücrelerin sayısını değiştirdiklerinde hücrelerin sabit bir sayıda değil, sabit bir oranda hayatta kaldığını fark etti. Bu da gösteriyor ki bu hücrelerin belli bir kısmı hücre-kontrollü mekanizmalar tarafından ya da engelleyici nöronların kendileri tarafından salgılanan hayatta kalma faktörleri nedeniyle ölüyor. Çalışma bu internöronların önceden düşünülenden çok daha fazla miktarda nakledilebileceğini gösteriyor. Bu gözlem, bu tip hücrelerin beyin hastalıklarının tedavisinde bozuklukların eksitatör ve inhibe edici dengesini düzeltmede kullanılabilir.
Hücrelerin Hayatta Kalması Bilinmeyen Sinyallere Bağlı
GABA salgılayan internöronlar beyin zarındaki eksitatör nöronların aktivitesini inhibitör sinyallerle dengeledikleri için beyin fonksiyonları açısından çok önemliler. Epilepsi, Alzheimer, Huntington, Parkinson ve şizofreni hastalıklarının hepsi bir şekilde uyaran/baskılayan dengesinin bozulmasına bağlıdır ve bu hastalıkların hepsinde GABA salgılayan internöronlardaki (ara nöron) bozukluklar belgelenmiştir. Bu GABA salgılayan internöronlar beynin fonksiyonel devrelerine katıldıkları beyin zarında oluşmuyolar. Onun yerine, beynin uzak bir köşesinde oluşturulup son hedeflerine doğru göç ediyorlar. Onlarca yıldır bilim insanları bu internöronların sayısının neye göre belirlendiğini, kaç tane oluştuğunu, ne zaman öldüklerini, beyin zarına ulaştıktan sonra kaçının hayatta kaldığını merak ediyolardı. Son açıklamalar bu bilinmeyenlerin bazılarına değiniyor, ama aynı zamanda bazı beklenmeyen gözlemlemeleri de ortaya çıkarıyor.
Genel kanı nöral sayıların diğer hedef hücrelerin oluşturduğu hayatta kalma sinyallerine bağlı olduğu yönünde. Genellikle "nörotrofik hipotez" olarak bilinen bu fikir 1940'larda gerçekleştirilen, omurilikte ve çevresel sinir sisteminde gelişen nöronların hayatta kalışıyla ilgili Nobel Ödülü kazanan deneylere dayanmaktadır. Bu deneyler sadece sinir sisteminin dışındaki hedeflerle bağlantı kurabilen sinir liflerinin hayatta kalabildiğini ve bu hedeflerin sinir büyüme faktörü adında bir protein üreterek sinirleri hayatta tutmayla yükümlü olduğunu gösteriyordu.
Yıllarca beyindeki hücrelerin nasıl yaşayıp öldüğü konusunda nörotrofik hipotez hüküm sürdü. Southwell şöyle söylüyor:
Şimdiye kadar nörotrofik hipotezin sinir sisteminin her tarafındaki bütün nöron tiplerinde geçerli olduğunu düşünüyorduk.
Eskiden bir kere beynin doğru bölgesine geldikten sonra GABA salgılayan internöronların sadece zaten orada olan nöronlarla bağlanıp bir protein ya da başka bir faktör tarafından korunanların hayatta kaldığı düşünülüyordu. Ancak gerçekte nakledilen internöronların hayatta kalışının diğer hücreler tarafından üretilen hayatta kalma sinyalleri için olan rekabetten bağımsız faktörlerle belirleniyordu.
Her ne kadar yeni deneyler bu teoriyi sinirlerin beynin dışında nasıl bağlandığı konusunda çökertmeseler de, GABA salgılayan internöronlar söz konusu olduğunda işlerin biraz değişik olduğunu gösteriyorlar.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Science Daily | Arşiv Bağlantısı
- D. G. Southwell, et al. Intrinsically Determined Cell Death Of Developing Cortical Interneurons. (22 Mart 2020). Alındığı Tarih: 22 Mart 2020. Alındığı Yer: Nature | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 16:59:22 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/2751
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Science Daily . Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.