Çağdaş İnsan ve Tarih Hastalığı: Nietzsche Gözünden İnsanın Tarih Algısı ve Olası Tehlikeler
Nietzsche, bir yaşam filozofu olarak, yaşamı dışarıda bırakan, yaşamın doğal akışına engel olan ve yaşamı sekteye uğratan her şeye karşı savaş açar. Amaç; yaşamın önündeki bütün engelleri ortadan kaldırıp, insanın kendini gerçekleştirmesine olanak sağlamaktır. Bu olanağın önündeki engellerden bir tanesi de hüküm süren tarih anlayışıdır. Peki, nedir bu hüküm süren tarih anlayışı?
Nietzsche’ye göre tarihle üç bakımdan ilgilenilebilir ve tarih yaşayanlara üç bakımdan bağlıdır:
- Yaşayanların etkin ve bir şeye erişmeye çabalayan kimseler olmaları bakımından,
- Koruyan ve saygı duyan kimseler olmaları bakımından,
- Acı çeken ve kurtuluşa gereksinim duyan kimseler olmaları bakımından
Bunlara göre tarih de üç şekilde karşımıza çıkar:
- Anıtsal Tarih,
- Koruyucu Tarih ve
- Eleştirel Tarih.
Anıtsal Tarih Algısı
Tarihi anıtsal açıdan ele alan kimseler, etkin ve güçlü, büyük örneklere ihtiyaç duyan ancak bu örnekleri çağdaşları arasında bulamayan kimselerdir. Bu kişiler, geçmişteki büyük örneklere bakarak cesaret kazanırlar. Amaçları kendi mutlulukları değil, uluslarının mutluluğudur. Tarihi anıtsal açıdan ele alanlara göre, "bir zamanlar var olan büyüklük, bir kez var olabildiğine göre, pekala yeniden var olabilecektir". Bu düşünce onları güçlendirir.
Ancak, Nietzsche’ye göre, tehlike burada başlar. Geçmişteki olayların, anıtların öykünmeye değer bir şey olarak gösterilmesi ve onların yinelenebilmesi düşüncesi, geçmişteki bireysellikleri ortadan kaldırır. Geçmişte olan bir şeyin yinelenebilmesi için, içinde bulunduğu bütün durumların da olduğu gibi yinelenmesi gerekir ki bu imkansızdır. Ama anıtsal tarih inceleyicisi bu detaylarla uğraşmaz. Geçmişin böylesine öykünmeye değer bir şey olarak görülmesi, onun bozulmasına, olduğundan daha güzel bir biçimde yorumlanmasına ve hatta mitos haline getirilmesine yol açar. Böylece geçmişin anıtsal olarak incelenmesinin aşırıya kaçması sonucunda geçmişin büyük bir kesimi unutulur.
Koruyucu Tarih Algısı
Koruyucu tarihle ilgilenen kimseler, tarihi koruyan ve tarihe saygı duyan kimselerdir. İçinde yetiştiği kültüre saygı duyar, eskiden var olan şeylerin üstüne titrer, sahip çıkar ve içinde doğduğu koşulları koruyarak gelecek nesillere aktarmak ister.
Ancak koruyucu tarih anlayışı da aşırıya kaçarsa bazı tehlikeler doğar. Koruyucu tarih anlayışına sahip kimseler geçmişteki her şeye aynı ölçüde saygı duyar, her şeyi aynı önemde bulur ve bunun sonucunda en büyük olanın en küçük olan karşısında bir farkı kalmaz. Bununla birlikte, aşırıya kaçıldığında, anıtsal tarih gibi koruyucu tarih de geçmişe zarar verir. Eğer koruyucu tarih yaşama hizmet etmezse geçmişin kendisinin zarar görmesi kaçınılmaz olur.
Koruyucu tarih anlayışına sahip kimse, geçmişi korumaya çalışırken bugünü görmezden gelir. Bunun sonucunda bugünden uzaklaşır, adeta geçmişte yaşar. Bu da yaşamın sürüp gitmesine, ilerlemesine engel olur. Her yeni olana savaş açar. Çünkü koruyucu tarih, yeniyi yaratmayı değil, ancak geçmişi korumayı bilir.
Eleştirel Tarih Algısı
Nietzsche’ye göre, anıtsal ve koruyucu tarihin yanında, zorunlu olarak üçüncü bir tarih anlayışına, eleştirel tarih anlayışına ihtiyaç vardır; ancak o da yaşamın hizmetinde kullanılmalıdır. Nietzsche bunu şöyle anlatıyor:
İnsanın yaşayabilmesi için geçmişi kırıp dökmeye ve ortadan kaldırmaya bir gücü olması ve bunu zaman zaman uygulaması gerekiyor. Buna da geçmişi mahkeme önüne çıkarmak, kılı kırk yararcasına sorguya çekmek ve sonunda mahkum etmekle erişilebilir.
Bu mahkemede yargıç, Nietzsche’ye göre, yaşamın kendisi olacaktır. Ancak bunun da aşırıya kaçılmasının bazı tehlikeleri vardır. Bunu ise şöyle anlatıyor:
Biz ancak bizden önceki kuşakların tortusu, kalıntısı olduğumuzdan, aynı zamanda bu kuşakların yanlış davranışlarının, tutkularının, yolsuzluklarının, hatta cinayetlerinin de tortularıyız, kalıntılarıyız; kendimizi bu bağlardan bütünüyle koparmamız olanaksızdır.
Biz bunları yargılasak da, bizim onların kalıntısı olduğumuz gerçeği değişmez. Biz ancak bu doğuştan olan yapımıza, doğamıza karşı savaşırız. Kendimize ikinci bir doğa yaratırız. Ancak bu tehlikelidir. Çünkü biz, geçmişi yargılamak değil, aslında, tortusu olmak isteyeceğimiz başka bir geçmiş yaratmak istiyoruzdur. Ancak geçmişi yadsırken bir sınır bulmak çok güçtür.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Çağdaş İnsanın Tarih Hastalığı ve Nietzsche Gözünden Tedavisi
Nietzsche’ye göre, çağdaş insan işte bu tarih hastalığına yakalanmıştır. Bunun sebebi ise tarihin bir bilim olması gerektiği düşüncesidir. Bu düşünceyle tarih ansiklopedilerde yer alan bilgi haline gelir ve böyle bir tarih anlayışı yaşama eşlik etmez. Salt bir bilgi haline getirilip yaşama eşlik etmeyen tarih bilgisi ise bugünü zayıflatır.
Nietzsche’ye göre çağdaş insanın tarihe bakışı bu görüş çerçevesinde şekillenmiştir. Çağdaş insan geçmişin geleneklerine, sanatına, dinine, kültürüne ve felsefesine öylesine gömülmüştür ki adeta yürüyen ansiklopedi haline gelmiştir. O, yalnızca geçmişteki kültürlerin başarılarını depolar ve onlarla yetinir. Bu açıdan pasif bir seyirciye benzer.
Bu tarih anlayışı onu edilgin kılmıştır, yaratıcı güçten yoksundur. Nietzsche, dolayısıyla, bu düşünceyle, bir ulusun fazla tarih bilgisiyle eğitilmesini de eleştirir. Ona göre insan her şeyden önce yaşamayı öğrenmeli ve tarihi de yaşamın hizmetinde kullanmalıdır. Yalnızca kitaplardan edinilen tarih bilgisiyle donatılmış insan kültürlü değildir. Bu insan yaşamın dışında yaşar, yalnızca tarih bilgisi vardır, yaşam için bilgisi yoktur. Bu türden insan bilgiyle doludur ancak bu bilgileri yalnızca geçmişten edinmiştir. Bu sebeple çağdaş insan kültürlü sayılamaz Nietzsche’ye göre. Çünkü kültürün temeli yaşamdır.
Peki bu tehlikelerden nasıl kaçınıp tarihi yaşamın hizmetinde kullanabiliriz?
Nietzsche’ye göre, tarihi yararlı hale getirebilmek için tarihe ölçülü yaklaşmamız gerekir. Tarih bilgisi her insan, her kültür ve her ulus için gereklidir ancak aşırıya kaçılmaması gerekir. Nietzsche’ye göre, öncelikle tarihi bir bilgi nesnesi olarak görmemeliyiz. Tarihi yaşamın hizmetinde kullanmalıyız ve tarihi yaşamla birlikte duyumlamalıyız.
Nietzsche’ye göre bu yaşamı verebilecek ve çağının problemlerini aşabilecek güç gençliktedir. Bunun için öncelikle çağının o içi boş eğitiminin zorunluluğuna olan inancın yıkılması gerektiğini söyler Nietzsche. Gençler kültür ve yaşam üzerine ‘’bilgi edinmişlerdir’’ ancak kültür ve yaşam üzerine bilgi edinilemez. Nietzsche’ye göre, bunu anlamak için, gençlerin içindeki uyuşturulmuş olan yaşamı deneyimleme ve yaşamla birlikte öğrenme arzusunun uyandırılması gerekir.
Modern insanın içi bu kötü eğitim sebebiyle kavramlarla dolmuştur, o, içinde bir yaşam olduğunun farkında değildir.
İçi boş bir var olma sağlanmıştır bana ama dolu ve yeşermiş bir yaşam değil. Bana önce yaşamı verin, ben de size ondan bir kültür yaratayım!
Bu yaşamı da yalnızca gençlik verebilir.
Gençliğin bağlarını çözün, böylece gençlikle birlikte yaşamı da kurtarmış olacaksınız.
Nietzsche’nin önerisi budur. Ama bu yaşam, Nietzsche’ye göre, henüz hastadır. Onu iyileştirmek için de öncelikle gençliği hastalık haline gelmiş tarihinden kurtarmak gerek. Bunun için de çare, tarihin dışına ve üstüne çıkabilmedir. Tarihin dışına çıkabilmek gerektiği ölçüde unutabilmekle; tarihin üstüne çıkabilmek ise yüzünü yaşama dönmekle mümkündür. Bunu da ancak yaşamı sürdürecek olan gençlik başarabilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 40
- 14
- 8
- 7
- 6
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:44:20 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8602
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.