Paris'te bir Türk "Yirmisekiz Mehmed Çelebi"

- Blog Yazısı
18. yüzyılın başında Sultan III. Ahmed tarafından Fransa’ya gönderilen “Yirmisekiz Mehmed Çelebi” dönemin en iyi gözlemcilerinden biridir. Yazdığı ve padişaha sunduğu “Paris Sefaretnâmesi” dönemine göre ince bir gazeteci işi gibidir. Tetkik yeteneğini çok iyi kullanan Mehmed Çelebi, gezi boyunca karşılaştığı durumlar karşısında hakiki tepkilerini de yansıtmıştır. Özellikle Avrupaî ulusun, daha özgür ve refah yaşamına şaşırmıştır. Bugünkü yazımda, Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin eserinde şaşırdığı ve ilk defa karşılaştığı bazı hadiseleri derledim; fakat evvela Yirmisekiz Mehmed Çelebi’yi tanıyalım…
Yeniçeri Ocağına mensuptu…
Mehmed Çelebi, 1660’lı yılların sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun eski başkenti Edirne’de dünyaya geldi. Babası hakkında elde ettiğimiz tek bilgi, Yeniçeri Ocağı’ndan 71. ortaya mensup bulunduğu ve Seksoncubaşı Gürcü Süleyman Ağa olduğudur. Seksoncubaşı, Saksonya (Günümüzde Almanya’nın doğusunda yer alan eyalettir) bölgesinden getirilen köpeklerin eğitiminden sorumlu olan görevliye denir.

Mehmed Çelebi, üstün zekâsı sebebiyle saray mektebi olan Enderun’a kabul edildi. Enderun’da eğitim aldıktan sonra Yeniçeri Ocağı’nın 28. ortasına atandı. Yeniçeri olarak bulunurken iki adet göreve atandı (Çorbacı ve Muhzır Ağa), isminin önünde bulunan “Yirmisekiz” lakabı ise kayıtlı bulunduğu ortadan gelmektedir. Görevlerinin yanı sıra eğitimine önem verdi, Fransızca ve Farsça öğrendi. Hatta bu sayede “Çelebi” unvanı kazandı. Yirmisekiz Mehmed Çelebi, 1718 yılında imzalanan Pasarofça Antlaşması’nın bürokratik heyetinde de yer aldı. Bonnac anılarında, Mehmed Çelebi’nin fevkalâde Fransızca bildiği ve antlaşmada bulunan soylular arasında itibar kazandığını aktarmıştır (Jean Louis d'Usson marquis de Bonnac, Mémoire historique sur l'ambassade de France à Constantinople, Paris, 1894).
Padişahın gözüne girmeyi başaran Yirmisekiz Mehmed Çelebi, antlaşmadan iki yıl sonra Fransa’ya daimi büyükelçi olarak gönderildi. 400 kişilik büyük bir heyet ile Fransa’ya giden Mehmed Çelebi, “Frenk” diyarında çeşitli notlar tuttu ve rapor haline getirdi. Görevini bitirdikten sonra bir süre matbaa çalışmaları ile uğraştı, kütüphaneleri tasnif etmeye özen gösterdi. 1730 yılında I. Mahmud’un tahta çıkmasından dolayı cülûs mektubunu Leh kralına götüren heyetin başını çekti; bu sırada oğlu Yirmisekizzâde Mehmed Said ise Rusya’ya gönderildi. Yirmisekiz Memed Çelebi, görevi bittikten sonra Kıbrıs valisi oldu ve bu görevinde öldü (1732).
Karantinaya alınan Yirmisekiz Mehmed Çelebi
Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Avrupa’ya gittiği 1720 yılı, Avrupa’nın veba hastalığından kırıldığı bir döneme rasgelmiştir. Marsilya’daki ticaret gemilerinden ortaya çıkan hastalık kısa sürede bütün Fransa ve Almanya’yı sarmış, deniz ticareti vesilesiyle de birçok ülkeye yayılmıştı. Fransa Devleti ise gelen yolcuları karantinaya almak, hastalığın daha fazla yayılmasını engellemek istiyordu. Bu sebeple Fransa’ya elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi ve 400 kişilik Osmanlı heyeti de karantinaya alınmıştı. Yirmisekiz Mehmed Çelebi karantina günlerinden şöyle bahseder:
“Bunların vilâyetlerinde büyük hastalık çıktıkda, başka vilâyetlerden gelen kimesnelere nice günler karışmayup temas etmeksizin konuşup sohbet ederler. Bizim vardığımız esnada Allah’ın emriyle Marsilya’da seksen bin kadar nüfus telef olmuş; belki daha ziyade olmak ihtimali ola. Purovane eyaletinde dahi hastalık zuhur etmiş. Tulon şehri ise ol eyaletten olmağla kendülerine bulaşmaktan ziyade korkuları olduğundan gelen kimesnelere otuz-kırk gün yanaşmazlar. Bu ayrı durma günlerine Nazarto'da 'kırantene' tabir ederler.”

Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin bugün kullandığımız “karantina” tabirini “kırantene” olarak yazması, eseri daha hoş kılıyor. Yirmisekiz Mehmed Çelebi, 400 kişiden oluşan heyeti ile birlikte tam kırk gün boyunca karantinada tutulduğunu da belirtmektedir.
“…Bin türlü fikir ve mülâhazadan sonra sabretmekten gayri iyi bir tedbir bulamadık. Hele her ne hal ise, kırk gün tamam oluncaya kadar ol sıkıntılı yerde kalındı.”
Kadınlara gösterilen itibar, Yirmisekiz Mehmed Çelebi’yi etkilemiş
Şark memleketlerinde genellikle “seks” tabanlı cinsel uyarıların yer aldığı çeşitli toplu yapılar, devlet mekanizmasının devamlılığını temsil eden bir şarttı. Erkek egemenliğin yüksek olduğu bir coğrafyadan koparak, eşit hakların ve yaşam koşullarının bulunduğu topluma ayak basan Yirmisekiz Mehmed Çelebi, Fransız halkının bu durumunu takdir etmiştir.
“Etraftan, bilhassa Monplir’den cümle kibar ve devletlûsu karıları ile gelüp bizi görmek için toplanmışlar. Fransa memleketlerinde kadınların itibarı erkeklerden üstün olmağla istedikleri ne ise, işlerler ve murad ettikleri yere giderler. En âlâ beyzade, en düşkününe haddinden ziyade riayet ve hürmet ederler; ol vilayetlerde hükümleri cârîdir.”
Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin ilginç karşıladığı bir diğer hadise, kadınların yemek yerken Osmanlı sefaret ricalini izlemek istemesidir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
“Yine kadın ve erkek, kimi ziyaret, kimi seyretmek maksadıyla kalabalık halinde gelüp, hususa yemek yediğimizi görmeği pek isterler idi. ‘Filan kimesnenin kızı ve filânın karısıdır; yemek yidiginüze bakmağa izninizi rica eder’ deyu haberler gelüp kimi def’ edemeyip nâçar ruhsat verirdik. Perhizleri vaktine rastladığı için kendileri yemek yemeyüp sofranın etrafını çevirüp seyredelerdi. Hatırları için sabrederdik.”
Hatta Ramazan vakti geldiğin Osmanlı ricâli oruç tutar ve iftar ederdi. Bunu duyan Fransız kadınlar, Mehmed Çelebi’nin kaldığı saraya akın etmişler, 400 kişiden müteşekkil Osmanlı ricâlinin iftarını ve teravih namazını nasıl kıldığını izlemişlerdir.
“Bu esnada Merşal gelüp âyan ve ekâbirden selâm getürup ‘Rica ve niyâz ideriz ki, hanımlarımız gelüp iftar eyledüğünüzü ve yemek yidüğünüzü seyretmek isterler. Eğer ki izniniz olursa cümlemizi sevindirirsiz ve belki kralımız dahi hazzeyler’ dedi. Çaresiz kalup, ‘Elimizden ne gelür, hoş geldiler, safa geldiler’ dedik, gitti. Anı gördüm ki, akşama yarım saat kaldıkda bir iki yüz avrat, altın ve ziynet içinde ve elmaslara batmış halde gelüp karşu be karşu sandalyelere oturdular. […] Yine iftara yarım saat kalınca bir iki bin avrat kızlar çıkageldiler. Her biri şekerleme ve çörekler getirdiler. İftar ve taam eyledik. Bunlar gitmezler, saat üçe varınca otururlar. Meğer bunlar namazı beklerler imiş. Çare yok abdest alup namazı kıldık.”
İlk defa operaya giden Türk
Yirmisekiz Mehmed Çelebi, Osmanlı ülkesinde duyduğu Şarkî musikilerin yanı sıra Fransa’da ilk defa “opera” ile karşılaşmıştı. Yirmisekiz Mehmed Çelebi sadece Paris şehrinde operanın bulunduğunu aktarmıştır. Mehmed Çelebi, operayı “acayip sanatlara mahsus” olarak nitelendirmiştir.
“Paris şehrine mahsus bir oyun var imiş. Opâre derler imiş. Acaip san’atler gösterirmiş. Ol şehre mahsus imiş. …Önümüzde, sazendelerin olduğu mahalde, işlemeli bir büyük perde asmışlardı. …Sazlar dahi hep birden nağmeye giriştiler. Bir müddet sonra raksolunup sonra opâreye başladılar.”
Alman imparatorunun sarayı ve Fransız kralının ahırı arasındaki bağlantı
18. yüzyılın ilk çeyreğinde ve yüzyılın devamında araları her daim soğuk olan Almanya ve Fransa’nın çekişmesine, büyükelçimiz Yirmisekiz Mehmed Çelebi de şahit olmuştu. Güzelliği ile insanı mest eden Versailles Sarayı’nın içinden övgüyle bahseden büyükelçimiz, sarayın dışında bulunan fakat saray kadar ihtişamlı duran ahırları da yazmıştır. Hayvanların yaşadığı ahırın bu ihtişamını merak eden Yirmisekiz Mehmed Çelebi, yanlarında bulunan Fransız diplomatlara nedenini sormuş ve beklenmedik bir cevap almıştır.
“Atların bağlanacağı yerleri dahi görmediğimiz tarz üzre konmuş; hepsi kârgir ve kubbeli kemerlerle yapılmış acaip binadır. ‘Bir ahur için bu kadar tekellüfe ne hacet var idi?’ dedim. ‘Kasden öyle yapılmıştır. Françe Padişahı’nın ahuru, Çasar’ın sarayından mükelleftir, denmek için bu tekellüfe himmet sarfolunmuştur’ dediler.”
Fransız diplomatın aktardığı cevabın özeti şudur; Fransa kralının ahırının şatafatı, Alman kralının sarayından daha müthiştir…
Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin görevi hem siyasi, hem de seyahat amacı taşıyan eserler vermekti. Kendisi bu işi liyakatine uygun tamamlamış ve bize fevkalâde bir eser bırakmıştır. Eserin eski Türkçeden dilimize neşri yapılsa dahi modern hale getirilememişti. Büyük edebiyatçı Şevket Rado, 1970 yılında modern Türkçeye eseri neşretti. Bu yazımın yazılmasında Rado’nun emeği büyüktür. Kendisini saygı ile anıyorum.
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 10/05/2025 15:03:14 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/14852
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.