Osmanlı'da Bilim
Okuma-Yazma oranlarıyla değerlendirilmiş biçimde Osmanlı'da bilim, müfredat ve dil

- Blog Yazısı
12. Yüzyılın sonu ve 13. Yüzyılı kapsayan zaman diliminde fikir hareketleri ilmî ve sosyal boyutlara yansımıştır. Bu durumda Erzurum, Erzincan, Niksar, Malatya, Sivas ve diğer 24 ilde gerekli olayların baş gösterdiğini görüyoruz. Bölgesel anlamda aynı coğrafyada bulunan bu şehirlerde ekonomik anlamda Anadolu’ya gelir-gider sağlayan yolların bulunması etkinin izlerini taşımaktadır. (İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I. C, 1988, s.27-28.)
Selçukluların (Türk-İslâm Devleti olarak ele alabiliriz), Danişmentliler, Mengûcekler ve Saltuklular eğitim vermek adına medrese bulundurdular. Bu medreseler Osmanlı’da da kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in yaptırmış olduğu medreselere kadar biz tam olarak nasıl bir müfredat izlendiğini bilmiyoruz. Osmanlı medreseleri de kendi aralarında bölümlere (fakülte) ayrılmıştır. Bunlar “Telvih”, “Miftah” ve “Hâşiye-i tecrid” bölümleridir. Burada gramer, mantık, kelâm, fıkıh, usûl-i hadîs, tefsir gibi dersler mevcuttur. (Age., s. 524.)
Bilim ve kültür seviyesini elimize almamız için basıla kitapları incelemek gerektiğini düşünüyorum.
Osmanlı’da İlk Edebî Eserler ve Kitaplar
14. Yüzyıla girerken Anadolu’daki diğer beylikleri de göz önünde bulundurarak yorum yapmalıyız. Bu zamanlar içinde gerek diğer beylikler gerekse Osmanlı hükümdarları Türkçeye hizmet etmek maksadından resmî dil yapmaya çalıştılar. O dönemde nazım yoluyla eserler çıkarıldı. Çok başarılı bir şekilde yürütüldüğü de söylenemez. Çünkü 16. Yüzyıldan itibaren medrese dili Arapçaydı ve Türkçe sadece halkın çarşı-pazarda konuştuğu ezilen bir dil halinde gelmiştir. (Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, 2011, s.255.)
Osmanlı’da edebî açıdan ilk eserler Durun Fakih, Nakiboğlu, Şeyhoğlu Mustafa ve Ahmedî gibi bilinen kişilerce beyitlerle kaleme alındı. Daha sonraki yüzyıllarda karşımıza Süleyman Çelebi çıkar. Bu edebî eserler gibi tasavvuf içeren çalışmalar da mevcuttur. Osmanlı’da genel anlamda yazılan eserlerin arasında Kayserili Davud bin Mahmud’un Muhyiddin Arabî’nin de eserleri mevcuttur.
İlerleyen Zamanlar
Tarihi çok uzatmayarak başlamak istiyorum. 1400’lerden itibaren 1730’lara kadar yani 330 yıl içerisinde 234 telif eser mevcuttu. Bunların 14 tefsir, 48 fıkıh, 25 akid ve kelam, 11 ahlak ve 1 hadis kitabı olma üzere toplamda 99 dinî eser kaleme alınmıştır. Bunun dışında Fünûn-ı Âliye’de de çalışmalar yürütülmüştür. (Sinan Meydan, Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın “Tarih Tezleri” ne El- Cevap, 2014, s. 373.)
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Genel olarak bakılacak olursa 1727-1830 yılları arasında 80 kitap basılmıştır. Matbaa Osmanlı’ya 1727’de gelmiştir. 20 yıl sonrasına kadar sadece 16 kitap 1949’a kadar 18-19 kitap basmıştır.
Osmanlı’da Okur-yazarlık
Okuma yazma oranında çok korkunç sonuçların çıktığını görmekteyiz. 1928’de erkeklerde okuma yazma oranı %7, kadınlarda binde 4, Kürtlerde binde 1’dir. (Mustafa Köse, “1927 Nüfus Sayımı ve Sonuçlarının Değerlendirilmesi” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, 2010.)
Sonuç
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz Osmanlı’da bilim çok üst düzeylere kadar ulaştığı dönem elbet ki rastlanmaktadır. Timurlularda ve Osmanlı’da yaşamış olan Ali Kuşçu Bey buna örnek olarak verilebilir. Çöküş döneminde din perdesi adı altında en ufak harekete bile günah dendiği için bilim Osmanlı’da unutulur bir hale gelmişti. Bilim diyerekten pek çok dala sıçramak mümkündür. Halkın okuma-yazma bilmemesi bütün bu bilimsel çalışmaları tarihin derinliklerine gömmüştür.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 16/07/2025 12:10:05 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/15814
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.