Her kültürde, gökyüzü ve dinsel etki birbiriyle iç içedir. Açık bir alanda sırtüstü yatıyorum ve gökyüzü kuşatıyor beni. Büyüklüğü karşısında güçsüzüm. Öylesine uçsuz bucaksız ve uzakta ki, kendi önemsizliğim elle tutulur hale geliyor. Ama gökyüzünün beni reddettiğini hissetmiyorum. Onun bir parçasıyım ben, ufacık elbette ama bu müthiş muazzamlığın yanında her şey ufacık kalır. Ve yıldızlara, gezegenlere ve hareketlerine yoğunlaşınca, karşı konulamaz bir makine, saat gibi bir düzen duygusuna, ne kadar kendini beğenmişçesine yüksek amaçlarımız olsa da yanında cüce gibi kalacağımız ve kibrimizi kıracak bir boyutta, mükemmel işleyen bir hassasiyet duygusuna kapılıyorum.