Belirttiğimiz gibi, önceki bölümden çıkan sonuç peygamberlerin daha mükemmel bir zihinden çok, daha canlı bir hayalgücüyle donatılmış olduğunu gösterir.
Hayalgücü daha baskın olanların saf anlama yetenekleri hiç de gelişmiş değildir. Tersine, anlama yetenekleri baskın olup, onu olabildiğince geliştirenlerin hayalgücü daha ölçülüdür. Sanki bu hayalgücü, anlama yeteneği bulaşmasın diye, dizginlenmiştir. Demek ki peygamberlerin kitaplarından bilgelikle tabii ve manevi şeylerin bilgisini kim elde etmek isterse, o tam bir yanılgıya düşmüş olur.