Bağımlılık - zararlı alışkanlıkların insan ya da canlılık üzerinde olumlu denebilecek bir etkiye sahip olması pek mümkün değil. En başta biyolojik olarak ödül merkezinin hatalı kullanımı söz konusu olduğu için dopaminerjik sistemin olumsuz etkilenmesi söz konusu. Kişinin yaşamdan zevk alması, iyi varım şeklinde doyuma ulaşmasını imkansızlaştırmaktadır. Tütün de bunların en zararlıları arasındadır. YANMA, oksidasyon ile oluşan zehir içeriğinin, oksijen almayı amaçlayan akciğerlere gidiyor olması tam bir ahmaklık. Bunun yanında bu zehir kompleksine maruz kalan kırmızı kan hücrelerinin protein yapısının bozularak oksijen taşıyamaz hale gelmesi durumu da aklı başında bir insanın yapamayacağı bir sorunlu durum.
Çocuğun şeker yemek istemesi gibi, yetişkin olamamış birey - zihinlerin sahip olduğu bu bağımlılıklar, insanlık olarak gelişimimizin en dip noktasında olduğumuzu gösteriyor. Bu da, kuralların gerekliliğini ortaya koyuyor. Yetişkin zihinlere evrilebilseydik, kurallara ihtiyaç olmadan yaşamımızı biyolojimize uygun dizayn edebilirdik. Çocuğa yasak koyma gibi, zihinsel olarak çocukluktan çıkamamış kişiler de yasağa muhtaç durumda.
Aynı şekilde alkol ile beynini mahveden bir çocuk zihin de bile isteye kendini yok etmektedir. Uzun dönemli alkol kullanımında kişilik bozukluğunun kaçınılmazlığı inanılmaz bir durum. (prefrontal kortekse olumsuz etkisinden dolayı) Hiçbir aklı başında insan sigara ve alkol kullanamaz.
Gelecekte (eğer kendimizi yok etmezsek), değişen sosyal yapıyla birlikte, geçmişte insanların nasıl sigara kullanabilmiş olduğu, nasıl alkol kullanabildiği anlaşılamayacak. Mantıksız, hatta gerizekalıca bir tutum olarak görülecek. Aynen bizim bir zamanlar hipodromlarda gladyatörlerin aslanlarla savaşının, birbirlerini öldürmelerinin izlenmesinin eğlence aracı olmasını anlayamadığımız gibi....