Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Abdulkadir Baday
Abdulkadir Baday
21.6K UP
Üye 1 hafta önce 5 Cevap
7

Tanrının varlığının delileri nelerdir?

Tanrı’nın varlığını desteklemek için ileri sürülen felsefi ve teolojik deliller nelerdir felsefede Tanrı’nın varlığı lehine sunulan argümanlar hangileridir
1,011 görüntülenme
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
5 Cevap
Kerem Gülcan
Kerem Gülcan
20.3K UP
İslami İlimler 2. sınıf öğrencisi 4 gün önce

Kelâm ilminde Tanrı’nın varlığını konu edinen tartışmalar, aklî delillerin katmanlı biçimde inşa edildiği kapsamlı eserlerle şekillenmiştir. Bu literatürde, ilahî varlığı kanıtlamak amacıyla duyusal veriler ve aklî çıkarımlar esas alınmış; herhangi bir ayet veya hadis nakline başvurmadan salt aklî temellendirme yapılmıştır. Bu çerçevede, İslam literatüründen cevap verecek olursak, kelâm tarihinde en sistematik yaklaşımlardan biri olan Fahreddin er-Râzî'nin şu dört temel delille özetlediğini söylememiz mümkün olacaktır:

1. Hareket delili (burhân al-muharrik): Aristoteles’in “ilk muharrik” fikrini kelâmî biçimde ifade eder; hareketin sonsuz bir teselsülle açıklanamayacağı, bir ilk muharrik bulunması gerektiği belirtilir. Râzî’nin “burhân al-muharrik” yani hareket delili, klasik kelâmın varlık delilleri içinde sebeplilik zincirine dayanır. Temel mantığı şöyledir:

Âlemde değişim ve hareket gözlemlenir. Bunun sonucunda her hareket edenin, kendisini hareket ettiren bir fail (muharrik) olması zorunludur; zira hiçbir şey kendi kendine hareket etmez (Newton'un F=m.a kanununda ''Bir kütleyi (m) ivmelendirmek (a) istiyorsan, ona yetecek kadar kuvvet (F) uygulamalısın. Eğer uyguladığın kuvvet, cismin eylemsizliğini veya sürtünmesini yenmeye yetmiyorsa, iş gerçekleşmez'' kanunu hadis muhdis ilişkisinin formülüze edilmiş versiyonu denebilir). Bu fail de eğer hareket ediyorsa, onun da bir muharriki olmalıdır. Böylece hareket ettiriciler zinciri doğar; ancak bu zincir sonsuza kadar gidemez (teselsül muhaldir). Öyleyse zincir, hareket etmeyen bir “ilk hareket ettirici”de son bulur. Bu “ilk muharrik” hareketten münezzeh, zamandan ve mekândan bağımsız, fiilen her hareketin kaynağı olan bir varlıktır.

Tüm Reklamları Kapat

Bu varlık “hareket ettirici”dir ama kendisi hareket etmez; çünkü hareket etmek, değişim ve imkân anlamına gelir. Râzî’ye göre, hareketsiz muharrik, hem hareketi başlatan ilk sebep hem de her an varlığın devamının kaynağıdır. Bu sebeple o, vacibu’l-vücûd (zorunlu varlık) olup, hareketin ötesindedir.

Özetle, tanrının yaratmış olduğu alemi incelenip onun ne olup ne olmadığına dair bulguları bu delille açıklanmış olur. Tanrının bir işi (alem) ortaya koymuş olması, ortaya çıkan işi yapacak kudreti ve iradesi olması, yarattığı bu alemde zaman ve mekan mefhumunun bulunması fakat kendisinin bu gibi kavramların içinde olmaması ve bunun neticesinde kendisinin ezeli ve ebedi olması ( bir çizginin başlangıç ve sonu olmasına karşın dairenin başının, sonunun veya köşesinin olmaması gibi) bu delilden çıkacak bazı malumatlardır.

2. Gaye delili (burhân al-ghâya): Yaratılmışların düzen ve hikmeti, bilge bir fâilin varlığına işaret eder. Râzî’nin burhân al ghâya (gaye veya düzen delili) aklî gözlem ve teleolojik (amaçlılık) kavrayışa dayanır. Argüman şu adımlarla ilerliyor:

Âlemde bir düzen, uyum ve ölçü bulunması şüphesizdir (aksi halde bilim yapamaz, nedenselliğin varlığı düşünülemez, doğayı anlamlandırma çalışmalarımız boşa çıkmış olacaktı). Bu düzen, belirli gayeleri gerçekleştirmektedir (örneğin mandalina meyvesinin fiziksel olarak göze, tadının tatlı olacak şekilde dilimize, içerdiği vitaminlerce vücudumuza hitap ediyor oluşu bunun yanı sıra ihtiyaçlara göre gerektiği mevsimde ortaya çıkıyor oluşu sistemin bir amaç için var olduğunu aktarıyor). Tesadüfler, düzenli ve hikmetli bir tertip meydana getiremez ( Gözün görme işlevine uygun biçimde tabakalar hâlinde düzenlenmiş olması, tesadüfen rastlanabilecek bir diziliş değildir; çünkü küçük bir bozulma görmeyi imkânsız kılar ve doğal seleksiyonla açıklanabilecek bir olgu olamaz; çünkü en ufak göz sisteminde bile ya hep ya hiçle çalışan mekanizmalar olduğundan tedricen evrimleşmiş olduğunu düşünmek bilimsel çerçevede imkansızdır). Öyleyse bu düzen, gayeleri bilen ve buna göre eylemde bulunan bir varlığın fiilidir. Bu varlık, ilim ve hikmet sıfatlarına sahip olmalıdır; çünkü düzenli ve amaçlı fiil, bilginin ve hikmetin eseridir.

Tüm Reklamları Kapat

3. İstikmâl delili (burhân al istikmâl / burhân al-mithâl al aʿlâ): Akıl, her kemali aşan bir kemali düşünür; bu da mutlak kemal sahibinin varlığını zorunlu kılar. Râzî’nin bu delili, kelâm geleneğinde Aristotelesçi “tam fiil” kavramı ile, daha sonra Anselmus’un ontolojik deliline veyahut Descartes'ın Meditasyonlar eserinde belirttiği gibi ''Mükemmel Varlık'' tanımına benzer bir tarzda düşünür. Ancak Râzî, aklın zorunlu olarak “en mükemmel varlık” kavramına ulaşmasını mantıksal bir zorunluluk değil, varlığın dereceli yapısının kaçınılmaz sonucu olarak temellendirir. Düşünce zinciri şöyledir:

İnsan zihni, güzellik, kudret, bilgi gibi kemalleri tasavvur ettiğinde, her defasında bundan daha üstün bir kemali hayal edebilir. Bu yükseliş, sonsuz bir ilerleme olarak sürer; fakat akıl, sonunda artık daha mükemmeli düşünülemeyen bir kemal fikrine ulaşır. Bu mutlak kemal — ne eksiklik, ne sınırlılık, ne değişim barındırmayan tam mükemmellik — yalnızca Allah’ta bulunabilir. Çünkü her sınırlı kemal, daha yüksek bir kemali mümkün kılarak eksikliğini gösterir; yalnız mutlak kemal, “kendinden daha üstünü düşünülemeyen” olandır. Dolayısıyla, aklın “mükemmeliyet fikrini” zorunlu olarak düşünmesi, bu mutlak kemalin zihnin uydurması değil, varlığın gerçeği olduğunu gösterir; çünkü zihinde kemal fikrinin bulunması, onun bir kaynağa dayanmasını gerektirir. O kaynak da “el-Kâmil” olan Allah’tır.

4. Ahlâk delili (burhân al-akhlâk): Vicdan ve ahlâkî sorumluluk bilinci, evrende objektif bir hak ölçüsünün bulunduğunu, dolayısıyla ilahî bir kaynağın varlığını gösterir.

“Ahlâk deliline gelince; insanın içinde güzel ile çirkini ayırt eden, adalet ve ihsana meyleden, zulüm ve taşkınlıktan nefret eden bir güç vardır. Bu güç eğer rastlantı veya alışkanlıkla yerleşmiş olsaydı, adalete yönelmekte lezzet, zulme yönelmekte elem, pişmanlık ve sıkıntı bulunmazdı. Öyleyse bu yapının ardında, bu fıtratı insanlara yerleştiren bilge bir düzenleyici vardır ki, bu fıtrat O’na delalet eder ve insanı O’na ibadete çağırır. İşte o Allah Teâlâ’dır.”

İnsan, dış baskı olmadan da bazı şeyleri “yapmalı” veya “yapmamalı” hisseder. Bu hissin kaynağı, içsel bir yasa (içgüdü) yani fıtrattır. Her yasa, bir “vazıʿ” (koyucu) gerektirir. O hâlde ahlâk yasasının da bir “vazıʿı” vardır; bu, ilim ve hikmet sahibi Tanrı’dır.

Sonuç olarak, Fahreddin er-Râzî’nin Tanrı’nın varlığına dair geliştirdiği dört temel delil kelâm geleneğinde aklî istidlâlin ulaştığı en yüksek düzeyi temsil etmekte. Râzî’nin ortaya koyduğu bu model, bugün de Tanrı’nın varlığına dair felsefîitartışmalarda epistemik bir dayanak noktası olmakta; akıl, düzen ve ahlâk arasında kurduğu ilişkiyle klasik teolojinin sürekliliğini modern düşünceye taşımakta buna karşılık Âdetullah ile yani bilim ile çelişmemektedir.

Dipnot:

Yukarıda oluşturulan bu metin, akademik bir amaç veya entelektüel bir kazanım elde etmek için kaleme alınmamıştır. Tek amaç, kaynaklarda yazılanların kültür tarihi anlatılarında bilinenlerle çelişmediğini; aksine, bunlarla paralellik arz ettiğini, delillerin bugünkü şartlarda dahi varlığını koruyabildiğini parantez içi açıklamalar aracılığıyla göstermeye çalışmaktır. Bu çerçevede yapılan eklemeler, tamamen kişisel yorum ve katkılardan ibarettir. Bunun dışındaki kısımlar ise Fahreddin er-Râzî’nin el-Metâlibü’l-ʿÂliye adlı eserindeki şerhlerden veya bu kaynağı daha derinlemesine anlamak amacıyla yapılan çevirilerden yararlanılarak, üslûbu geliştirilmiş bir metin hâline getirilmiştir.

2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Arda Küçükoğlu
Felsefe üzerine çalışan fizikçi 5 gün önce

Merhaba!

Tarih boyunca birçok filozof, Tanrı’nın varlığını temellendirmek için çeşitli düşünceler ortaya koymuştur. Bu düşünceler, doğanın düzenine, insan aklının kapasitesine ve evrenin varoluşuna dair farklı gözlemlerden beslenir. Bunların ilki, kozmolojik delil olarak bilinen nedensellik argümanıdır. Bu görüşe göre evren var olduğu için onun bir nedeni de olmalıdır; çünkü var olan her şey bir sebebe dayanır. Sonsuza kadar geriye giden bir neden zinciri mantıksal olarak tutarlı görülmediğinden, evreni başlatan “ilk neden” olarak zorunlu ve kendinden var olan bir varlığın bulunması gerektiği savunulur. Bir başka yaklaşım olan ontolojik delil ise daha çok mantıksal bir çerçeveye sahiptir. Tanrı’nın, ‘kendinden daha mükemmeli tasavvur edilemeyen varlık’ olarak tanımlanmasından hareketle, böyle bir varlığın yalnızca düşüncede değil, gerçekte de var olması gerektiği ileri sürülür; çünkü gerçek varlık, sadece düşünsel varlıktan daha mükemmel kabul edilir.

Teleolojik delil, evrende gözlemlenen şaşırtıcı düzene ve uyuma dikkat çeker. Fizik yasalarının hassas değerleri, canlılığın ortaya çıkabilmesi için gerekli koşullar ve doğadaki karmaşık yapıların varlığı, birçok düşünürde bu düzenin tesadüfen ortaya çıkamayacağı fikrini uyandırmıştır. Bu bakış açısına göre evren bir amaca, düzene ve niyete işaret eder; bu da bilinçli bir tasarımcının varlığını akla getirir. Son olarak, ahlaki delil insanın iç dünyasında bulunan evrensel iyi–kötü duygusundan yola çıkar. İnsanların kültürden bağımsız şekilde belirli ahlaki değerleri benimsemesi, evrensel bir ahlak yasasının varlığına işaret eder. Bu yasa, maddi evren tarafından belirlenemeyeceğine göre, onu koyan daha yüksek ve aşkın bir varlığın bulunması gerektiği düşünülür.

Tüm Reklamları Kapat

Bu dört yaklaşım, Tanrı’nın varlığının farklı yönlerden temellendirilmesi için geliştirilmiş felsefi argümanlardır. Hiçbiri matematiksel ya da deneysel bir kanıt niteliği taşımasa da, insanlığın yüzyıllardır süren metafizik sorgulamasının temel taşlarını oluşturur

10
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Esat Kudret
717.7K UP
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 1 hafta önce

Çok zor ve hassas bir konu!

Delil kavramının kökeni Arapçadır ve Türkçe karşılığı kanıttır. Doğal olarak da kanıt bilimsel bir terimdir ve ispata, yani somut, elle tutulur, gözle görülür, deneye tabi tutulur, doğrulanıp yanlışlanabilir koşullara tabidir.

Bu nedenle delilden çok iddia ve bu iddiayı destekleyen öncüller olabilir ki mesele inanç meselesi olunca da bunların göreli olacağı ön kabulü ile.

Tüm Reklamları Kapat

Tanrının varlığına dair gerek felsefi gerekse teolojik olarak ileri sürülen tüm argümanların dayanağı bilinemezlik üzerinedir. Yani bilimin somut olarak henüz ortaya koyamadığı ya da belki de hiçbir zaman ortaya koyamayacağı gerek yetersizliğinden gerek asli işi olmadığından gerekse evrenimizin devasalığından kaynaklı karanlık (bilinmez) alanların varlığıdır.

Haliyle de bilinemezlik yani karanlık alan çok ciddi bir kaygı ve vesilesi ile güvenlik sorunudur. İşte bu alanın bilindik , tanındık ve güvenli bir alan haline getirilmesinin zaruriyeti, inançların doğumuna vesile olan tanrı ile bu inançların ritüelleri toplamı olan dinleri doğurmuştur.

Bu ön ve temel gerekçe üzerinden bir de evrenimizin ve ona içkin doğamızın “bilimsel olarak kusursuz olmadığı savına rağmen” kusursuz olduğu ve sanki biz özne ve dışımızdaki her şey bizim için tasarlanmış şeklindeki algımız, yani biz merkezciliğimiz bunu besleyen en önemli gerekçe oldu.

Devasa bir evrende kendimize dahi itiraf etmekten imtina ettiğimiz küçüklüğümüz, önemsizliğimiz ve kaçınılmaz olan sonun (ölümün) varlığı, üstüne genetik olarak da hayatta kalmaya programlı yapımız eklenince hem devam dedirtecek hem güvensiz alanı güvenli hale getirecek hem de bilindik, tanıdık bir dost ihtiyacı tanrı inancının temelidir.

Tüm Reklamları Kapat

Zira tüm inanç sistemlerinde ve tanrı argümanının başat olduğu özellikle tek tanrılı dinlerde her tür yazın, söylem, beklenti ve hedef, dikkat edildiğinde hep bu içeriktedir ve hep buna hizmet etmeye yöneliktir.

Haliyle de böylesi gerekçelerle başlayan ön kabuller, tarihsel seyir içinde sanki bu gerekçelere ve buna dayalı ön kabullere dayanmıyormuş, aksine ezeli ve ebedi bir doğruluğun (hakikatin) sınanmış, doğrulanmış ve artık yeni kanıta ihtiyaç duymayacak denli aleni olduğu çoğunluk kanaatini hakim kılmış ve bunun üzerinden birbirine kanıt olarak şekillenen edebi metinler kutsal metinler olarak türümüzün dünyasına girmiştir.

Bu alanın felsefi temeli metafiziğe ve ağırlıklı olarak Platon’a dayanır. Zira Platon’un tek tanrılı dinlerden çok daha eski olarak bu minvalde ortaya koyduğu “hikayeyi” ve özellikle mağara, çoban, kutsal ışık üçlemesini her üç büyük tek tanrılı dinde aynen görürüz.

Gerek felsefede gerekse teolojide lehe sunulan deliller ifadesi çok geniş ve bir o kadar muğlak bir ifadedir. Çünkü tanrı inancının gerekçelendirildiği ne bütüncül-ortaklaşılan bir felsefe vardır ( örneğin materyalist bakış açısı tam tersini söyler) ne de sırf inancı temel alan teolojinin kanıt sunma yükümlülüğü.

Böyle olunca da tartışılamaz, sorgulanamaz, kuşku duyulamaz bir alanın; tam tersi argümanlarla yol alan (lehte veya aleyhte delil isteyen) bir zemin üzerinden değerlendirilmesi imkansız değil fakat cidden çok zordur. Çünkü bu alanda kanıt olarak sunulan olguların kendisinin kanıtı yoktur ve aranmaz. Umarım haddimi aşmamışımdır. Sevgiyle…

110 görüntülenme
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
213.5K UP
Yaklaşık 21 yıldır Bilim ve felsefe ile ilgilenir 1 hafta önce

Felsefe neden aslında basitçe 'felsefe' değildir?

Felsefeyi en genel anlamıyla anlam çıkarma metodu olarak ele alırsak ki öyledir Tanrı var demek de yok demek de eşdeper bir anlam çıkarma ve muhakeme sürecidir. Anlam çıkarmaya dayalı her faaliyet akıllarımızın ürünüdür. Aklımız olmadığında Tanrı var demek de Tanrı yok demek de var olamayacaktır. Kısacası esasen Tanrı yok demek de akıl ve muhakeme süreci olarak ileri sürülen bir argümandır. Her iki değerlendirme de aklı argümanlardır. Ancak Tanrı yok argümanını ileri sürenler Tanrının varlığına dair delil olmadığı değerlendirmelerini 'değerlendirme' olarak ele almama hatasını yaparlar. Oysa bu herşeye rağmen bir 'değerlendirme'dir.

İkinci olarak 'delilden' ne anladığınıza göre de işler değişir. Elle tutulmak gözle görülmek vb insanlar için delil arayışında ilk nokta olsa da bunun yanında 'etkisini tespit' etmek de delil olarak kabul edilir. Mesela bilimsel örnek verirsek evreni ortaya çıkardığı düşünelen sanal parçaçık uzayı hiç bir zaman uzay ve zaman tutarlılığı içinde tanımlanamayacak durumdadır. Çünkü bunlar uzay ve zamanı ortaya çıkaran kuantum alanlar olarak uzay ve zamanın kendi özellikleri ve tutarlılığı ile tanımlanamaz. Uzay ve zaman tutarlılığı olmadan uzayı ve zamanı bildiğimiz şekli ile tanımlayamayız. Sadece Kuantum sanal parçaçık uzayı bile bu durumda (bilinen tanımlılık dışında) 'tanımsızlık' içinde ele alınmalıyken olası bir Yaratıcı için elle tutup gözle görmek istemek üzgünüm ama çok 'basit, yüzeysel ve sınrlı' bir yaklaşım ve delil arayışı olarak görülmelidir ve gerçekten de öyledir de. (Bu arada sanal parçaçık uzayının 'hem var hem yok' durumunda çok tuhaf bir gerçeklik hikayesi anlattığını da eklemeliyim. Bu bizim bilinen tüm tutarlılık beklentilerimizi aşan veya yıkan bir durumdur. Hem herşey var hem herşey yok durumu gibi bir durum Platon'un idealarını andırır. Çünkü her şeyin bilgisi 'mutlak yoktan veya yokluktan' gelmediği bir durumun habercisi gibidir. Herşeyin bilgisi adeta herşeyden önce var gibi bir durum. Şuan içinde olduğumuz gerçeklik kuantum mekaniğine göre sonsuz olasılıkta sadece tek bir olasılığın gerçekleşiyor olması gibi bir durumdur.)

Tüm Reklamları Kapat

Bu konuda bir çok şey ifade edilebilir ancak zaman ve mekan sınırları nedeniyle şuan sadece Tanrının delilleri konusunda en çok yapılan 'sınırlayıcı' mantık hatalarının çerçevesine değinmiş olmak istedim.

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alice Yılmaz
Alice Yılmaz
52.0K UP
uzun zamandır bilim ve felsefeyle ilgileniyorum 3 saat önce

Tanrı’nın varlığının en önemli kanıtlarından biri de zamandır. Şöyle ki:

1.zaman ezeli değildir

Zamanı bir sayı doğrusu üzerinde düşünecek olursak eksi sonsuz ezeli, artı sonsuz ebedi, sıfır noktası ise şimdiyi gösterir. Nasıl ki şimdiden ebede ulaşmak için sonsuz zamanın geçmesi gerekir ki bu mümkün değildir, aynen bunun gibi ezelden şimdiye ulaşmak için de sonsuz zamanın geçmesi gerekir ki bu da mümkün değildir, öyleyse zaman ve zamanın içindekiler ezeli olamazlar, zira ezeli olsalardı günümüze ulaşamazlardı.

Tüm Reklamları Kapat

2.öyleyse (ister döngüsel olsun ister doğrusal) zaman bir başlangıç noktasında yokluktan varlığa çıkmıştır

3.Hiçbir şey yokluktan varlığa kendi kendine çıkamaz

Çünkü yokluktaki bir şey iş yapamaz dolayısıyla kendini var etme işini de yapamaz çünkü yoktur.

4. öyleyse zamanı yokluktan varlığa çıkaran yani onu yoktan var eden bir güç vardır.

Tüm Reklamları Kapat

a. zamanın olduğu her yerde uzay (mekan) ve uzayın olduğu her yerde zaman zorunlu olarak vardır.

zira madde hareket potansiyeline sahip olduğundan, maddenin bulunabildiği her durumda zamanın ve uzayın bulunması zorunludur çünkü hareketin olabilmesi zaman ve uzayın birlikte var olmasına bağlıdır.

b. Öyleyse, madem zaman ezeli değildir, uzay da ezeli olamaz

c. dolayısıyla uzay da bir başlangıç noktasında (zamanla aynı başlangıç noktasında) yokluktan varlığa çıkmıştır.

d. Uzay kendi kendine yokluktan varlığa çıkamayacağına göre uzayı yoktan var eden bir güç zorunlu olarak vardır.

5. Madde ve enerji ancak uzay zamanın içinde bulunabilir dışına çıkamaz.

Zira madde hareket kabiliyetine sahiptir ve hareketin olduğu her yerde zorunlu olarak zaman ve uzay (mekan) vardır. enerji ise değişim potansiyeli taşır. Değişimin olduğu her yerde zaman ve zamanın olduğu her yerde uzay (mekan) zorunlu olarak vardır, öyleyse madde ve enerji uzay zamanın dışına çıkamazlar

6. Uzay zaman ise ezeli değildir, öyleyse madde ve enerji de ezeli olamaz

7. öyleyse madde ve enerjiyi yoktan var eden bir güç vardır.

8.bu güç madde ve enerjiyi yoktan var ettiğine göre madde ya da enerji değildir. bu güç zamanı yoktan var ettiğine göre zamanın içinde olamaz zamanın dışındadır ve bu güç uzayı (mekanı) yoktan var ettiğine göre mekanda değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Soru: ezelden şimdiye, şimdiden ebede ulaşılmaz dedin peki Tanrı ezeli ve ebedi değil mi? O nasıl ezelden şimdiye ulaştı ve nasıl şimdiden ebede ulaşacak?

Cevap: ezel kelimesi zaman ve zamanın içindeki şeyler için kullanıldığında eksi sonsuzu, ebed kelimesi ise artı sonsuzu ifade eder, ezel ve ebed kelimeleri tanrı için kullanıldığında ise tanrının zamanın dışında olduğunu ifade eder.

Nitekim tanrı zamanı yoktan var etmiştir dolayısıyla zamanın içinde değil dışındadır. zamanın dışında olduğu için de bütün zamanları birden görür, bilir ve hepsine birden müdahildir, dolayısıyla şimdiye ulaşma gibi bir problemi söz konusu değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Soru: Evren bile kendi kendine olamazken evrenin çok üstünde bir varlık seviyesine sahip olan Tanrı nasıl kendi kendine oldu? Ya da Tanrı’yı kim yarattı?

Cevap: Yukarıda söylediğim gibi Tanrı zamanı yoktan var edendir, dolayısıyla zamanın içinde değil dışındadır, dolayısıyla değişmez, değişim geçirmez. Zira bir şeyin değişmesi için zamanın içinde olması ve zamanın akması gerekir. Bir şeyin yokluktan varlığa çıkması ya da yaratılması o şeyin değişim geçirmesi anlamına gelir ki, bu Tanrı için mümkün değildir, çünkü o zamanın dışındadır ve zamanın dışında olan değişmez.

Soru: kuantum dalgalanma da hiçlikten enerji, dolayısıyla madde oluşumuna neden olabilir.

Cevap: hiçlikte (hiçliğin tanımı gereği) kuantum dalgalanma da dahil olmak üzere hiçbir şey yoktur dolayısıyla kuantum dalgalanmanın hiçlikten enerji dolayısıyla madde oluşumuna neden olabileceği iddiası tamamen temelsiz manipülatif bir iddiadır. Uzayda gözlemlenen kuantum dalgalanmanın enerji oluşumuna neden olması ise başkadır. Çünkü uzay hiçlik değildir çünkü yaratılmıştır dolayısıyla vardır. yani uzayın yapısı ve karakteri başkadır, uzayın dışındaki hiçliğin yapısı ve karakteri başkadır

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close