Yine Ve Yeniden, Fizik, Kimya, Biyoloji!
Evrenimiz muazzam bir yer, doğamız muazzam bir şey ve diyor ki; “Size, bana uyum sağlayabilesiniz diye sayısız argüman verdim. Dileyen tüm bu argümanları ve sırasıyla, dileyen ise bu argümanların asıl hizmet ettiği şeye yönelik kestirme yolları deneyebilir. Fakat eninde sonunda varılacak yer fiziğin kendisidir ki onun da temel varoluş dayanağı enerjinin ta kendisidir.”
Benim anladığım bu.
Makro ölçekte iradilik dediğimiz bilinç için Fizik, Kimya, Biyoloji hiyerarşisinin mikro ölçekte işlemediği, işlemesine gerek olmadığı, tam olarak kanıtlanmamış olsa da en azından henüz yanlışlanabilmiş değil…
Buradaki temel mesele kanımca, yapay zekaya ve bilince ne atfettiğimiz ile ilgilidir. Şayet özne biz ve bu özne üzerinden temel parametreleri ikame eder ve yapay zekayı buna uygunluk üzerinden ölçüp-tartma derdine düşer isek; korkarım ki yapay zekanın gelişiminin son evresini biyolojiye bağlamak zorunda kalır ve o büyüklükte yanılırız.
Oysaki bizler, zaman ve mekan itibarı ile kimyasal ve öncülü olan fiziksel süreçlerin, biyolojik çıktılarıyız. Canlılığa ve bilince yönelik tüm değerlendirmemiz bu zorunlu yolculuğun seyrinin bir ürünü. Oysa bunun tüm evrene ve her varlığa yönelik zorunlu olma zorunluluğuna dair elimizde hiçbir veri yok.
Olsa idi, her yeni süreçte hem canlılığa hem de bilince dair yeni ve daha kapsamlı bir tanımlama yapma derdine düşmezdik.
Yanılabilir miyim? Elbette…
Fakat henüz bize en yakın kum tanesine (gezegene) yönelik ahkam kesecek denli elimizde nüve yok iken, nazarında bir kum tanesi bile olmadığımız evrene ve işleyişine yönelik, Fizik, Kimya, Biyoloji temelinde, tavşanın suyunun suyu olan biyolojimize bu denli önem atfetmek çok da akla yatkın gelmiyor.
Özetle; yapay zeka kurtarıcımız olabileceği kadar, sonumuz da olabilir. Ve biyolojik temelimiz, öncül olan fiziksel temelimizin sadece bir çıktısından ibarettir. Sevgiyle…