Bu sistemde çok zor!
Doğru tedavi doğru teşhisle başlar…
Zaman; telafisi olmayan ve kaybedildiğinde bize “tüh” deme şansı bile tanımayan yegane şey.
Zamanın yönetimi, zorunlu toplumsal bir varlık oluşumuzdan dolayı ne yazık ki bireysel ele alabileceğimiz bir olgu değildir.
Neticede hayatta kalmak ve üremek ve bunun üstüne kültürel inşalar gerçekleştirebilmek için üretmek zorundayız. Üretimin kolektif olduğu bir yerde bireysel zaman yönetimleri, zaman sorunsalına sadece pansumanvari çözümler geliştirebilir.
Çünkü bugün için genel geçer kapitalist ekonomik sistem, daha çok sömürü için daha çok emek talep etmekle yetinmez. Bu sömürü çarkının sorunsuz devamı için; konumunu sorgulamayan, soru sormayan, üretimden gelen gücünün ve milyonlar olduğunun farkına varmayan-varamayan kafaları da yaratmayı dert edinir.
İhtiyacı olmadığı halde inşa ettiği çarkın dişlileri olan bizleri, düşünmeye dahi zaman bulamayacak denli yaşam koşuşturması içinde boğar.
Kanıt mı?
Dünyada 8 saat çalışma hakkı kan ile elde edileli (8 Mart’ın tarihini inceleyin) 150 yılı aşkın süre geçmesine rağmen, bugünkü teknoloji ile bu süre pekâlâ 4 saate ve hatta 2 saate bile düşürülebilirdi. Ancak gelin görün ki, aksine sömürü azgınlaştıkça yoksulluk, yoksulluk arttıkça çalışma süreleri uzuyor.
Bugün ortalama bir emekçi, ülkemizde hayatta kalabilmek için çift mesai veya ek iş ile en az 12 saat çalışmak zorunda kalıyor. Buna yemeği, uykuyu, dinlenmeyi eklediğinizde, yanındaki ile iki çift laf edebilecek, kendi kendine bile soru sorup kısaca cevap verebilecek zamanı bulamaz.
Kitap okumak, tiyatroya, sinemaya gitmek, sırf merak için ve zevkle bir konuda araştırma yapmak, bilimle ilgilenmek, şiir yazmak; yani bizi daha bir insan yapan temel uğraşlara zaman ayırmak ve nicesi yok yok yok…
Bunun tek alternatifi, emeğin egemen olduğu bir dünyanın inşasıdır ki adı da Sosyalizmdir.
Üretimin kar için değil ihtiyaç için yapıldığı ve insanların daha bir insanlaşabilmesi için fazlasıyla zaman bulabilecekleri bir ekonomik düzen…
Ancak buna rağmen mevcut düzende de zaman yönetimi, asgari seviyede de olsa elbette yapılabilir. Bütün mesele yaşamımıza anlam ve değer katan öncelik sıralamamızı doğru yapmaktan geçer. Planlamadan, bilimden ve her daim yenilenmeye, gelişmeye, dayanışmaya ve paylaşmaya açık bir zihin ve buna uygun bir pratikten geçer.
Bununla ilgili piyasada sayısız kitap var elbette. Fakat emin olun ki o kitapların büyük bir çoğunluğu, sanki ideal bir düzende, ideal bir toplumsal yapıda ve ideal bir yaşam sürüyormuşuz da tek sıkıntı bol olan zamanı yönetememekmiş gibi bir ön kabule dayanır. Haliyle de yaşamın gerçekliğinden kopuk bu tür kılavuzlar bizleri sadece umutsuzluğa ve yanlış yerde yanlış şeyi aramamıza ve vesilesi ile de daha çok zaman kaybetmemize neden olur. Seçici olmakta yarar var. Neticede doğru tedavinin ilk şartı doğru teşhistir. Sevgiyle…
Kaynaklar
- Doğan Cüceloğlu. Zaman Yönetimi Mi, Yaşam Yönetimi Mi? – Doğan Cüceloğlu. Alındığı Tarih: 18 Mart 2025. Alındığı Yer: Doğan Cüceloğlu | Arşiv Bağlantısı