Yapay zekânın "en büyük devrim" olarak öne sürülmesi her derde deva bir iksir gibi sunulmasından kaynaklanıyor olabilir; hani sanki tüm bilinmeyenlerin sırlarını açığa vuran sihirli bir âlet gibi... Elbette bu bakış açısında biraz da abartı var. Neolitik Devrim'le karşılaştırınca, insanlığın binlerce yıllık yaşam şeklini tepeden tırnağa değiştiren o tarım hamlesiyle boy ölçüşmesi zor. Ancak yapay zekânın önemini hafife almak da yakışık almaz. Mesela eskiden bir araştırmacının bir tezi kanıtlamak için kütüphanelerde aylarca, yıllarca tarama yapması gerekirken şimdi yapay zekâ devasa veri okyanusunu dakikalar içinde analiz edebiliyor. gibi basit toplamlardan tutun da, çok boyutlu veri setlerindeki k-ortalama (k-means) veya EM algoritmalarıyla yapılan yoğun hesaplara kadar, geniş bir yelpazede hayatımızı kolaylaştırıyor.[1]
Öte yandan "Yapay zekâ bizleri ölümsüz kılacak" fikri, şu aşamada en iyi ihtimalle fazlaca iyimser bir hayal ürünü. Evet, biyomedikal alanda AI destekli araştırmalar sayesinde hastalıkların tanı ve tedavi süreçleri hız kazanıyor, ama "ölümsüzlük" kavramı biraz peri masalı gibi. Yine de bu teknoloji devasa genomik verileri, moleküler düzeyde protein etkileşimlerini, hatta karmaşık metabolik ağları tarayarak uzun vadede ömrümüzü bir parça uzatabilir. Fakat tarihe dönüp bakacak olursak, bu tip iddialı vaatler hep olmuş. Orta Çağ simyacıları da farklı metotlarla ölümsüzlüğün peşindeydi ama ellerine geçen, çoğu zaman sadece renkli dumanlar ve yanık kokusu oldu.
Veri bilimi penceresinden yaklaşırsak, yapay zekânın temel çekiciliği şu: İçinde bulunduğumuz dijital çağda, akıl almaz miktarda veri üretiliyor ve bu verinin çok küçük bir kısmını dahi sindirebilecek entelektüel kapasite, ne kadar kitap yalayıp yutsak da, tek bir insan ömrüne sığmaz. Yapay zekâ, istatistiksel modelleri ve makine öğrenmesi tekniklerini kullanarak bu verileri çiğneyip, görece anlamlı içgörülere dönüştürüyor. Sıradan gözün fark etmediği ilişkileri Bayesian çıkarımla (Bayesian inference) saptayıp, potansiyel "gizli" kalıpları ortaya koyuyor. İşte bu yüzden "gizli saklı her şeyi ortaya çıkaracak" düşüncesi, bir açıdan da bu veri madenciliği kabiliyetinden ileri geliyor.
Fakat "en büyük devrim" demek, Neolitik Devrim gibi kökten bir dönüşümü işaret eder; insanların yerleşik düzene geçmesi, tarımı keşfetmesi ve toplumsal yapıyı en baştan kurgulaması gibi… Yapay zekâ bizi henüz bir anda yepyeni bir medeniyete sokmuş değil; daha çok, mevcut düzende çarpıcı hızlanmalar ve yeni olanaklar yaratıyor. Yine de gelecek için "devrim niteliğinde" yeniliklerin habercisi olduğuna şüphe yok. Bir gün gerçekten "bilinmeyeni aydınlatan" bir teknolojiye dönüşür mü, işte orası biraz da bizim bu teknolojiyi nasıl geliştirdiğimize ve hangi sınırlarını kabul edip hangilerini zorlayacağımıza bağlı.
Kaynaklar
- J. Sourati, et al. Accelerating Science With Human-Aware Artificial Intelligence. (2 Haziran 2023). Alındığı Tarih: 1 Ocak 2025. Alındığı Yer: arXiv | Arşiv Bağlantısı