Brukan aşireti ile ilgili resmi ve yazılı, aşiret reislerinin zamanındaki anlatıları ve Osmanlı arşivlerinden alınan bilgiler ile bugün tam anlamıyla bilgi sahibiyiz. Burukiler hakkında en eski yazılı tarih 1609 yılına kadar uzanmaktadır. Araştırmacı Yazar Doç. Dr. Ahmet Özer’in Brukan aşireti ile yapmış olduğu uzun soluklu bir araştırma sonucunda aşiret hakkında en kapsamlı araştırma olarak gözler önüne sermektedir. Dr. Ahmet Özerin araştırmasının en önemli başlıca kaynağı aşiretin ileri gelen yaşlı reisleri ile görüşüp onların anlattıklarını ve Osmanlı kaynaklarını incelemiş ve araştırmasına eklemiştir. Kinyas Kartal önderliğinde kapsamlı araştırmalar yapılmıştır.
“Esasında bugün Van’da bulunan Bruki aşiretinin asıl bilinen kökleri Diyarbakır’ın Karacadağ bölgesine dayanır. Aşiret bundan yaklaşık 400 yıl önce Karacadağ’da yaşarken bir olay üzerine göç eder. Meşakkatli bir yolculuktan sonra Ağrı dağının eteklerine gelir. Burada iki kola ayrılan Bruki’lerin bir kolu İran’daki Hoy ve Bakü bölgelerine, öbürü de bugünkü Erivan ve çevresine gelip yerleşir. Bu göçün üstünden yaklaşık 300 yıl geçtikten sonra 1920’lerde her iki kol (hem Sovyetler hem de İran Bruki’leri) Türkiye’ye geri döner: Bu günkü Van merkez ve çevre köyleri başta olmak üzere Muradiye-Gürpınar ve çevresine yerleşirler.” Dr. Ahmet Özer’in araştırmasının giriş kısmında yer alan bu yazı ile Brukilerin bilinen en eski köklerini bizlere sunmuştur.
Yazısının ve araştırmasının devamında Kinyas Kartal Bey Erivan Ermenistan’da dünyaya geldiğini Ermanista’nın o zamanlar devlet çiftliklerinin Soveyetler Birliği’nin yönetimi altında olduğunu, kendisinin de o devlet çiftliklerinde Tarımkent denilen köyde 1900 yılında doğduğunu dile getirmiştir.
“Dil bölgesi Rusların eline geçtikten sonra, halen Sovyetler Birliği sınırları içinde bulunan Ermenistan’ın başşehri olan Erivan’da dünyaya geldim. Bu günkü devlet çiftlikleri o zaman Ruslarındı. Ben o devlet çiftliklerinde Tarımkent , dedikleri köyde 1900 yılında doğmuşum. Babam zengin ve gözü açık bir adamdı. Beni de çok severdi.”
Kinyas Bey konuşmasının devamında Kara Harp okulunu bitirdiğini Rus İhtilalinin başladığını ailesinin yanına Erivan’a dönmek istesede dönmediğini eklemiştir. Devamında; dini değerlerini ve kültürlerine ilişkin söylemiş olduğu bu konuşması;
“Bizim Erivan’da kendimize has gelenek, göreneklerimiz vardı. Töremiz vardı. Bunlara göre yaşardık. Giyim kuşamda, sosyal yaşamdan, yaşama biçiminden dini değerlere kadar her şeyimiz farklıydı. Müslüman toplumun gereklerine göre yetiştirildik. Babam beni askeri liseye yazdırdığı zaman çarlık dönemi idi. Okulun direktörü ile bir görüşme yapmıştı. Bizim Müslüman olduğumuzu, bana domuz eti yedirmemelerini söylemişti. Direktörümüzün emri ile domuz eti yedirmemeleri söylenmişti. Domuz pişirildiği zaman bana ayrı masa açılırdı. Ben yemekhaneye girince gözlerimle özel masamı araştırırdım, görmeyince o gün domuz eti olmadığını anlayıp arkadaşlarımla yemeği yerdim. Bir gün domuz eti pişirilmişti, bana da ayrı masa ayrılmamıştı. Direktör içeri girip benim yemek yemeyip bir kenara oturduğumu görünce anladı. Bunun üzerine personelden 80-90 kişinin işine son verip yerine yenilerini aldılar. Çarlık Rusya koyu Ortodoks bir yönetim idi. Dine önem verir bu konudaki müesseseleri sağlamdı.”
Babası’nın okula yazdırırken müslüman olduğunu söylemiş ve ailesinin müslaman olduğunu kendi ağızıyla doğrulamıştır. Konuşmasının devamında Sarıkamış olayından sonra yerde kalan silahlar hakkında bu bilgiyi veriyor;
“Enver Paşa hareketinden sonra askerlerimiz donmuş. Silahları yerde kalmıştı. Bölge halkı bu silahları topluyor aşiretlere satıyordu. Bu silahlardan 6 at yükü tüfekte bizim aşirete getirilmişti. Rahmetli babam köylüler adına pazarlık yaparak satın alıyordu. Babamın amcasının oğlu Mehmet Bey de babamın yanında idi. Mehmet Bey bir silah seçti ve babama “bunu size alalım.” dedi. Silahın dipçiğinde kan izi vardı. ‘Mehmet’ dedi babam ‘bu silahta ecdat kanı vardır. Benim içim bu silahı kullanmaya elvermez. Allah’tan dileğimdir. Askerler buraya kadar gelsin onların safında dövüşüp şehit olayım’ Allah babamın duasını kabul etti. 9. Kafkas Fıkrasında dövüşürken babam Ermeni kurşunuyla şehit oldu.”Konuşmanın devamında Kinyas Bey Enver Paşa ile olan tanışmasını anlatmış;
“Onunla karşılaştığım zaman ben Harp Okulu öğrencisiydim. Bakü’deki Büyük Tiyatrodan Kuran-ı Kerim aleyhinde bir konuşma oldu. Enver Paşa bu toplantıdaydı. Söz aldı ve Kuran-ı Kerimi güzel bir üslupla müdafaa etti.” [1]
XVII ve XIX. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Yezidî Aşiretler ilgili araştırmada Osmanlı’nın o tarihi kaynaklarında; Brukan aşiretinin olmadığı görülmektedir.[2]
Kaynaklar
- Ahmet Özer. Brukan Aşireti 1609-1922(Doç. Dr. Ahmet Özer). Alındığı Tarih: 18 Kasım 2024. Alındığı Yer: Adırlı | Arşiv Bağlantısı
- M. N. Şanda. (2023). Xix. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Yezidî Aşiretler. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sf: 189-208. doi: 10.18037/ausbd.1272586. | Arşiv Bağlantısı