Sorunuzda gözden kaçabilecek bir çelişki ve eksiklik var.
Toplumsal sözleşmelerin sonucu olan kuralları "kendi hukuku" olarak isimlendirmeniz pek mantıklı değil. Devletin kendi hukuku diye bir şey yok. Devletin kendi hukuku zaten toplumun hukukudur. Herkes o sözleşmede söz sahibi. Bizzat siz herhangi bir sözleşmeye imza atmamış olabilirsiniz ama sizin temsilcileriniz var ki demokrasilerde bu böyledir zaten. Milletvekilleri, sivil toplum örgütleri, basın-yayın organları vs. toplumun tüm kesimlerinin taleplerini dile getirirler, ilgili devlet organları da bu talepleri dikkate alır. Herkesi kapsayan hukuk kuralları, yasalar yazılır ve yürürlükte olur.
Buna ek olarak modern ve demokratik ülkeler, uluslararası normlara ve tüm dünya ülkelerinin uymayı taahhüt ettiği hukuk kurallarına da bağlıdır. Yani hukuk kurallarını ortaya çıkaran tek kaynak toplum da değildir. Bu durumda, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi için de "altında benim imzam yok, o nedenle kabul etmiyorum" da diyebiliriz mantıken. Ama birileri genel eğilimleri ve felsefi, sosyal, kültürel, dönemsel dinamikleri değerlendirip hukuk kuralları yazarlar ve yüksek oranda da bu kurallar toplumun uyum içerisinde yaşamasına destek olur. Elbette eksiklikler olacaktır, elbette sizin gibi genel kabullere itiraz eden kişiler de olacaktır. Bu durumda da o kişilerin seslerini duyurabilecekleri kanallar her zaman açıktır. Örneğin siz, itiraz ettiğiniz kural hangisi ise bunu odağa alarak devlete bir dava açarsınız. Devleti, şu şu konudaki uygulamasının yanlış olduğu iddiası ile dava edersiniz. Savunmanızı yaparsınız, argümanlarınızı sunarsınız. Bunun yolu açık. Bunun yapıldığı ve devlete karşı davanın kazanıldığı sayısız örnek var. Ama teorik olarak "benim imzam yok" derseniz size "temsilcileriniz var" diye cevap vermemiz gerekli.
Umarım açıklayıcı olmuştur.