İnsanların bir yaratıcı düşüncesi konusunda kopuk düşündükleri yer, kriterlerinin gördüğümüz deneyimlediğimiz evren yerine diğer insanların fikirleri ile şekillenmiş bir yaratıcı anlayışı olması. Oysa bir yaratıcı varsa bize yaratma sanatını gösterdiği ve 'indirdiği' asıl 'kitap' evrenin taa kendisidir. Çünkü böyle bir durumda evren bize yaratmanın sadece sözlerle/kelimelerle 'anlatıldığı' yer (kitap) değil bizzat gösterildiği yerdir. Peki hangisi üstün. Elbette yaradılışa direk tanıklık ettiğimiz, gördüğümüz deneyimlediğimiz ikincisi. Eğer bunu kendimize kriter alırsak ve zihnimizdeki yaratıcı düşüncesini buna göre şekillendirmeye başarırsak çelişen zannedilen şeylerin belki de birbiri ile bağdaşıp tamamlandığını görmemiz mümkündür. Diğer taraftan Herhangi bir dinde evrenin sürece dayalı (zamana bağlı veya bu anlama gelecek şekilde aşamalarla) yaratılması anlatımı veya buna benzer bir ifade varsa o din temelde evrimle çelişmez. Çünkü bir kez süreçle zamana bağlı yaratma eyleminden bahsedilmiş ise insanın veya daha genel olarak canlıların yaradılışı için de buna o dinin ayrıksı bir durum getirdiğini kabul etmek için yeterli neden olduğundan bahsedemeyiz. Böyle bir anlatıya sahip din için evrende herhangi bir konu hakkında 'hokus pokus' beklemek de mantıken hatalı olur.
Kaldı ki evren determinist (mutlak neden sonuç ilişkisi içinde) işlemiyor ve gerçekten indeterminist ise ve bu açıdan evren içinde sistemlerin hangi yöne evrileceği önceden belirsiz ise bu durumda evrende olup biten herşeyin mikro seviyede gerçekleşen 'hokus pokus' kadar mucizevi ama gözle görülmeyen 'sihirlerle' gerçekleşiyor olması da olasıdır. Böyle bir tabloda Yaratıcı yaradılışa ve oluşa (çünkü her varoluş zamana bağlı oluş sürecini gerektirir) dilediği gibi yön veren, onu şekillendiren (irade eden) durumunda olur. Hem de bunu evrenin varlığı Onun varlığına bağlı olarak ortaya çıktığından evrenin varlığını da kendisi devam ettireceği için heran herşeyi var kılıyor, yaratıyor ve yaratmasını heran gerçekleştiriyor demek olacaktır. Böyle bir durumda kendiliğinden gerçekleştiği zannedilen hiç bir şey kendiliğinden gerçekleşiyor olmayacaktır. Evren mutlak neden sonuç ilişkileri içinde mekanik bir işleyişe sahip değilse diğer olasılık evrende güçlenir. Çünkü evrenin mikro seviyedeki çalkantılı ve kaotik sürecinden heran ortaya çıkan bellirli olasılıklarla sistemler evrende ortaya çıkıyor ve aynı kaotik süreçle şekilleniyor yön buluyor demek olabilecektir. Üstelik biyolojik tüm yapıların kökeni de aynı çalkantılı kaotik düzlemde (yani evrenin dokusunda) kurulu olduğundan biyolojik tüm varlıklar da aynı sürece ve işleyişe tabi olacaktır. Alın size herşeyin belirli ve kararlı ve kendiliğinden gerçekleştiği gibi duran ama aslında hiç bir şeyin kesin olarak belli olmadığı heran var kılınan ve gelişen komlikasyonların kontrol edilemediği heran herşeye gebe sistemlerin bu kaotik zeminde hangi yöne gideceğinin ve evrileceğinin belirsiz olduğu tam tersi bir evren tablosu.
Kısacası nerden nasıl baktığınıza göre manzara tamamen farklılaşıyor. Gördüğümüz deneyimlediğimiz şeylerde evren bize çok büyük 'oyunlar' oynuyor olabilir üstelik daha da garibi sanki bize de 'tuzak' kurmuş ve bizi de yanıltmak istercesine. Çünkü gördüklerimizin altında gerçekte olanlar çok başka dinamiklerle gerçekleşiyor olabilir. Böyle bir evrende gördüklerimizin gerçekte nasıl gerçekleştiğini anlamak bu açıdan çok önemlidir. Çünkü evrende olasılıklar neye göre seçiliyor. Yoksa seçilim sadece av avcı ilişkisinde veya canlılıkta değilde evrenin taa kendisinde mi var. Biz evrende sonsuz olasılık veya olasıkların bellirli bir halini görüyorsak bu yukarıdaki kaotik süreçte bu gördüklerimiz nasıl seçilim görüyor. Rastgele mi?? Bence bu rastgelelik konuya göre çok basit bir cevap olurdu. Çünkü bir sistemde olasılık ne kadar fazlaysa gerçekleşen ve ortaya çıkan sonuçlar bizi rastgele demek için oldukça köşeye sıkıştır ve zorlardı.