Tanrısallık, bizim doğrudan anlayabileceğimiz bir olgu değil.
Elimizde sadece insan ve insanî değerler var modelleme yapmak için. Iyi kötü, olumlu olumsuz, doğru yanlış, güzel çirkin gibi kavramlar sadece insan için geçerli. Insanıdoğadan kaldırsak bunların hiçbiri kalmaz. Doğa gereklilik prensibine göre çalışır. Hiçbirşey iyi kötü doğru yanlış değildir. Olması gerekene uygundur sadece.
Bunu var ettiğine inanılan bir tanrı, büyük ihtimalle nasıl merkezine gelmesi gerektiğini bilmeyen insana yol tabelası olsun diye çıkarmış olmalı. Tabelalar ulaşılacak hedef için heryere konmuş.
Doğanın kaotik olması kötü olması demek değildir. Bizim algı kapasitemiz, olasılıkların azlığına düzen diyebilecek kadar zavallı ve basit. Daha varoluşu anlayamamışız. Tanrisalligi nasıl anlayalım.
Tanrı iyi mi kötü mü den öte ben kendi potansiyelimin en üst noktasına ulaşmak için Ne yaptım. Merkezimi dengemi aradım mı. Eğer bunları yaparsam, olası bir üst irade nin olupolmadığını daha net göreceğim. Gündelik yaşama mahkum, kendini geliştirme çabası olmayan bir zihin, bilgi edinmedigikonuda kanaat sahibi olma derdine girer. Düşünce ve inançları zayıf olur.
Biz bir hücreye insanı anlatmakta nasıl zorlanacak isek, olası tanri da kendini sembolik ve bizim yapımıza göre aktarmak isteyecektir. Bizim zihnimizdeki tanrı ile kendisi arasında alaka olmadığını bildiği için sandığımızdan daha iyi daha sevecen olma ihtimali de yüksek olabilir. Reddeden kafasındaki tanrıyı reddetti, inanan kendi kafasındaki tanrıya inandı. Ama o hep başka bambaşka idi belki. Ve bunları değil, kendini keşfetmek için yaptıklarımla ilgilidir.
Ama benim düşüncelerimdeki ile alakası olmadığı her durumda geçerli