Din in varlığı üzerinden, içerdiği değerlerin insan ve topluma geçmemesi öngörüsünün nedensel arka planı doldurulmamış. Başka bir kişi de diyebilir ki, din olmasa, iyi ve kötü bilinemez ve insana ait olamaz. Bu anlamda kavramsal olarak değerlerin insanla etkileşiminde -insandan ayrı- bir değerler sistemi düşünülemez, çünkü bunu üreten insan kültür geleneği en başta.
Diğer yandan din in olmadığı kısıtlı sosyal yapılar oldu, izole kabilelerde halen dinsiz yaşanları var. Ancak görüyoruz ki, kültürel üretimi olmayan komünler, sofistike ihtiyaçlara ulaşamadıkları, henüz yaşamda kalma temelinde yaşadıkları için iyi kötü doğru yanlış gibi kavramları oldukça sınırlı kalmakta. Din den bile bağımsız olarak, kültür ve gelenek kendi doğrularını ve yanlışlarını çok sert ve net biçimde üretiyor yerleşik düzene geçişte.
Din, kültür ve geleneğin çok gerisinde etkilidir, çoğu zamanda kültür ve geleneği onaylaması için araçsallaştırılır. Toplum üzerindeki bir etkiden bahsedilecekse, bu birincil planda kültür ve gelenektir.
Bireyin her durumda iyi olacağı bir olasılık söz konusu olacaksa, bu din olmaması üzerinden değil, çünkü gelenek ve kültür her zaman olacak din olmasa bile, BİLİNÇ GELİŞİMİ üzerinden tanımlanmak durumunda. Bilinç düzeyi gelişimi bir popülasyon için kritik bir noktaya ulaştığında, olası olumsuzluk ve sorunlar, üstün hedefler nedeniyle kendiliğinden kaybolur. Suç oranlarının azalması, toplumsal olarak nitelikli insanlara dönüşüm ancak bilinç gelişimi ile olabilir.