Önce Kavramda netleşmeliyiz…
Mültecilik, hukuki bir statüdür. Mülteci olduğu iddiasıyla ülkesini terk eden ama mültecilik statüsü başvurusu sonuçlanmamış kişiler "sığınmacı" olarak adlandırılır. Mülteci ise sığınma başvurusu kabul edilen kişidir.
BM'nin tanımı ile mülteci, "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişi"dir.
Mülteci; bulunduğu yerde hayatını sürdürebilecek koşulları olmayan, hayatı tehlike altında olan insanın en temel hakkı olan yaşama hakkı çerçevesinde dünyanın herhangi başka bir yerinde hayata tutunması için ona tanınmış bir haktır. Bu kelimeden türetilen iltica Arapça kökenli bir kelime olup sığınma anlamına gelir.
Mültecilik bir tercih değil bir zorunluluktur. Doğduğu yerde yaşama koşulu kalmayan insan bu sıfatı “kazandığında” dünya vatandaşı sayılır ve hiçbir ülkenin bunu reddetme hakkı yoktur.
Tanım ve içerdiği haklar bu denli açık iken günümüzde ne yazık ki bu kavramın içi de boşaltılarak bugünkü tartışmaların kaynağı olmuştur.
Normal koşullarda size ( evinize) sığınan düşmanınız dahi olsa (Anadoluya özgü en temel vicdani ve ahlaki öğreti gereği) , kendi rızası ile evinizi terk etmediği sürece güvenliği başta olmak üzere her şeyinden siz sorumlusunuzdur.
Ancak iltica sorunu özellikle yakın coğrafyamızda tezgahlanan savaşlar neticesinde ve insani olmaktan öte daha çok siyasi saiklerle o kadar çok kullanıldı ve o kadar çok şeye meze yapıldı ki; haliyle Anadolumuzun bize sığınana yönelik bu kadim öğretisi bile tartışılır hale geldi.
Belki de cevap bunun üzerinden verilmeli. Gerçekten mülteci kim? Gerçekten hayatı tehlikede olup bize veya başka ülkelere sığınma (iltica) ihtiyacının bir sonucu mu yoksa bir sürecin gayrı ahlaki inşasının bir aparatı mı mültecilik?
Cevabımız net olarak ve Birleşmiş Milletlerin ortaya koyduğu standartlar çerçevesinde mülteciliğe işaret ediyor ise, onları sahiplenmek temel, hukuki bir zorunluluk ve insani bir görevdir. Buna yönelik “BİZ” ve “ONLAR” içerikli her karşı çıkış , önce mülteci düşmanlığı olarak başlar ve ırkçılığa kadar varır.
Cevabımız net değil ise; zaten zikredilenin adı mülteci yahut sığınmacı olamayacağından, koşullarımız ve imkanlarımız çerçevesinde sınırlama veya reddetme hakkımız olağandır.