İnanç biçimleri ve yerel öğretiler dahil, hiçbir sistem, başka birini aşağılama, hor görme, yanlış görmeyi meşru saymaz. Tüm inanç ve öğretiler, bireylerin tekamülünü merkez alır. Her ruh, sınavına gelişiminin devamı için girer. Evren entropik yapıda olduğu için, bu evrende tüm gelişim aşamaları, kurallara bağlı olmak zorundadır. (entropinin düzensizliğe gidişine karşı direnç, düzen ile olmakta düzen de kuralların ortak sonucu) Yani sistemli işlemeyen tüm anlayışlar entropiye yenilmektedir gelişmemektedir. Bu açıdan sistemli dinler, öğretilerin tamamı pozitif gelişimi destekler ve somut olarak etkilidirler. Sadece din öğreti açısından bakmamak gerekir. Kişinin yaşamını planlaması, sistematik hale getirmesi de üretkenliği artırır, destekler.
Aslında genel anlamda gelişim odaklı olmayan tüm bakış açıları, yok olmaya mahkumdur. İnsan türü bireyleri, kendi anlayışlarını da oluşturabilmek için sistemli düşünmeye (bilim sanat gibi tüm disiplinlerde olduğu gibi), ilerlemeye gelişmeye -mecburdur-.
Kendini inançsız olarak tanımlayan bir çok kişinin pek de hoşuna gitmeyen bu -kurallar- silsilesi, bu evrendeki tüm varlıkların gelişiminin zeminini oluşturmakta. Bireyler, tam olarak anlayamadığı bu sistemleri dışlayarak özgür olduklarını zannetmeye çalışırken, evrenin işleyen sisteminin çarklarında ezilmekteler.
Gelişim, bilinç için bu evrende mutlak bir gereklilik. Gelişimi reddedebiliriz, sistem dışı kalmayı arzu edebiliriz, ancak bu sistemin işleyişini değiştirmeyeceği için aynı sınavlara maruz kalma olarak -düzenli- olarak tekrarlayacak bir kapalı devreye neden olacaktır.
Nasıl canlılık sisteminin içerdiği kurallar, fizik kuralları vs mevcut ise, bütün varoluş düzeyleri de bu tarz kurallar içerir. Onlara karşı durup sistemle savaşmak (don kişot) yerine, anlamaya çalışmayı denemek daha üretken olacaktır.