Direkt olarak evrim teorisi üzerine çalışmasalar bile tarih üzerine çalışırken evrimsel tarihimizinden de haberdar bir şekilde, çalışmalarına evrimsel biyoloji alanından gelen verileri de dahil ederek çalışabilirler, çalışmalılar, hatta gerçekten başarılı bir tarihçi olmak, insanlığa katkı sağlayan bir şeyler ortaya çıkarmak istiyorlarsa çalışmak zorundalar!
Hem edindiğimiz verinin çokluğu dolayısıyla mecbur kaldığımızdan hem de zihnimizin kategorize etme alışkanlığından bir türlü kurtulamadığımız için bilimleri alt dallara ayırdık, böldükçe böldük. Ve sonra da bu kategorizasyonu kendimizin yaptığını unuttuk ve sanki gerçekten bu alanlar birbirinden çok ayrıymış gibi davranmaya başladık. Bu çok büyük bir hata. Fizik kimyadan, kimya biyolojiden, biyoloji tarihten bağımsız değil. Özellikle evrimsel biyoloji ve tarih asla birbirinden ayrı düşünülmemesi gereken alanlar. Çünkü tarih dediğimiz şey homo sapiens diye isimlendirdiğimiz bir hayvan türünün yazıyı icat ettikten sonraki süreç boyunca gerçekleştirdiği faaliyetler. Bu faaliyetleri icra eden organizma 5500 yıl önce (yazının icadı) birden belirivermedi, milyonlarca yıllık tarihin bir sonucu, bu sürecin bir çıktısı olarak burada. Tarih dediğimiz bir kaç bin yıllık süreç, bizi şekillendiren milyonlarca yılın yanında göz açıp kapama süresi gibi. Davranışlarımızı ve bu davranışları tetikleyen, bir nevi onların yakıtı olan duygularımızı, düşüncelerimizi, fikirlerimizi, arzularımızı bundan önceki milyonlarca yıllık geçmişimizden bağımsızmış gibi düşünemeyiz, birbiriyle iç içe değerlendirmeliyiz. Hepsi bu süreç içinde şekillendiler. Yani tarih boyunca yaptığımız ve şu anda yapmakta olduğumuz faaliyetleri anlamak istiyorsak -ki tarih biliminin en temel amacı bu zaten- bir adım daha geriye gitmeli ve tarih öncesi geçmişimize, evrimsel geçmişimize bakmalıyız. Aslında bunca zamandır tarihçilerin evrimden habersiz bir şekilde tarih hakkında bir şeyler konuşuyor olması absürt, oldukça komik ve biraz da korkutucu açıkçası.