Şöyle diyelim bence; liyakatin değil sadakatin, ahbağ-çavuş ilişkisinin toplumsal statüdeki yerinizi belirlediği bir ortamda cinsiyetinizin ne olduğu önemli değildir. Orada herkes bir şekilde ve "birilerinin hayatı daha müreffeh, daha huzurlu olsun diye" ezilmektedir.
Fakat toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bu konudan ayrı düşünmek gerektiği kanaatindeyim. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ekonomik nedenleri olduğu kadar, kültürel nedenleri olduğu açık. O bakımdan, kadınlar erkeklere göre hemen her toplumda hayata daha dezavantajlı başlamaktadır.
Batı toplumlarında kadınlar belli haklar edinmişlerse de -ki bunu kimi zaman kanlarını akıtarak yapmışlar- orada da hala belli problemler olduğu açık. İş hayatına atılmış beyaz yakalı kadının yaşadığı zorluklar daha çok Batı toplumuna aitken, Doğu'da bu durum çoğu zaman kadının "yaşam hakkını" elde etmeye çalışması şeklinde vücuda gelmektedir. Dolayısıyla, özellikle Doğu'da, kadınlar erkeklerle "eşit" bir şekilde mağdur olmamaktadır kanımca.
Ataerkil toplumda, kültürel normların erkeğe bir görev yüklediği ve erkeklerin bunu isteyerek edinmedikleri bir nebze doğru olabilir. Fakat günün sonunda erkeklerin toplumsal statüde hemen her zaman kadınlardan daha avantajlı bir konumda yer aldıkları gerçeği göz önüne alındığında, bunu isteyerek mi istemeyerek mi edindiklerinin pek bir önemi kalmamaktadır. Yine de toplumsal cinsiyet eşitliği sağlandığında ve sadakatin değil liyakatin önem kazandığı bir projeksiyonda, kadın ve erkeğin cinsiyetleri üzerinden mağdur edilmesi gibi bir sorun kalmayacaktır.