Sanırım yanıtı çok kolay olan bir soru bu. Yanıt, akademide kalmak. Çünkü bilim üretmenin yeri akademidir/ üniversitedir/ enstitüdür. Bunların dışında kalan laboratuvarlar, araştırma merkezleri gibi diğer bilim üretme mekanları ticari kaygı da güderler. Daha dışında kalan Ar-Ge merkezleri, firmalar gibi mekanlarsa yalnızca ticari kaygı güderler. Akademide kalmak (öğrenciler için kalmak geçerli, artık öğrenci olmayanlar için girmek olmalı) ise yüksek lisans yoluyla değil doktora yoluyla olmalıdır. Yüksek lisans bence bilim için değil piyasa için alınan bir derece. Doktora ise bilim üretmek için gerekli düşünsel seviyeye çıkmanın bir kanıtı niteliğinde. Ülkemizde yeni kurulan üniversiteler kadro açısından henüz yeterli değiller. Önümüzdeki 10-15 yıl daha ülkemizdeki üniversiteler dengeye ulaşmamış olacak. Bu demek oluyor ki bilim üretmek için kadro sorunumuz henüz yok. Bunun dışında bilim üretmek için gerekli maddi kaynak. Bu da kadro açığını sağlayan fazla üniversite ile ters orantılı bir kavram. Çünkü okullara sağlanan bütçe bilim üretmek için harcanacak düzeyde yeterli değil. Buna karşın akademisyenler zengin olmasa da asgari ücretle geçinmeye çalışmadıkları bilinen bir durum. Tüm bunlarla birlikte akademiler ticari kaygı gütmese de politik kaygılar, maddi kaygılar güdebilir. Bu yüzden bilim üretmek hiçbir yerde kolay olmamaktadır. Bu yüzden de bilim insanları toplumun yararına olabilecek bilgileri üretme konusunda yönlendirilmiş olurlar. Biyoloji konusunda ise ülkemizde çalışılabilecek sınırlı laboratuvar vardır muhtemelen ve hayal ettiğiniz gibi bir iş yaşamı sunmayabilir.