Sınırlı Hayal Gücü Gerçeği ve Yaratıcılık Döngüsü Yasası
Sınırlı Hayal Gücü Gerçeği ve Yaratıcılık Döngüsü Yasası
Girizgâh: Zihin Yüksekten mi Çalışmalı?
15 Haziran 2025 Pazar günü TSİ 19:00-21:00 saatlerinde gerçekleşecek bu çalıştayda, Dr Bahar Tunçenç, insanlar için sosyal bağ kurmanın 'neden' önemli olduğunu ve bunun 'nasıl' mümkün olduğunu evrimsel, psikolojik ve antropolojik çerçevelerden ele alacak. Çalıştay, Seed Talks tarafından organize edilmekte olup İngilizce dilinde gerçekleşecektir.
İlgilenenler şu bağlantıdan biletlerini ayırtabilirler: https://www.eventbrite.co.uk/e/the-psychology-of-connection-workshop-tickets-1336575696889?aff=ebdsoporgprofile
Başlıkta da belirtildiği üzere kimileri yapay zekanın böylesine gelişmesini bir risk olarak belirlerken aynı zamanda bundan tedirgin olur yada korkutucu bulur.Bunların altında yatan nedenleri sıralayabiliriz.
Kontrolden Çıkabilme İhtimali ve Bilinmezlik Korkusu
Kim olduğunuzu daha önce defalarca kendinize sorduğunuzda ne sevdiğinizi, ne istediğinizi, neler yaptıklarınızı tanımlarsınız. Ben bunları seviyorum, daha önce bunlar oldu, bunu çok istiyorum gibi gibi cümleler kullanıp bir "Ben" yaratmaya çalışabilirsiniz. Peki ya her şeyin zıttının ne olduğunu bildiğiniz bir ben var mı, diye sorduğunuzda kendinize "Ben ne istemiyorum?" , "Ben neyi sevmiyorum?" diyebildiğiniz soruların net cevabını verebiliyor musunuz? Ya da zıttı derken kast ettiğimiz "sevmediğim bir şeyi de aslında birileri için sevebiliyor muyum" diye sorular sorabiliyor musunuz?
Bir arayışın içindeyken bulduğunuz mu istediğiniz şey yoksa aslında bir arayış içinde değilken bir ben bulabildiğiniz yer mi asıl istediğiniz şey? Her şeyin olasılığı mevcut. Her iki durumda da o şeyi isteyebileceğinizi biliyorsunuz. Ancak her iki durumda da sadece biri vazgeçilmez olandır. Herkes, olgunlaşmamışsa her şeyi isteyebilir ya da tam aksi itebilir. İnsan, büyümek için var olan bir varlıktır. Varlığı gereği büyüdükçe biraz yalpalayabilir, düşebilir, kalbi kırılabilir, hata yapabilir, bas bas bağırıp kendini duyurmak isterken bir anda sessizleşip-donuklaşıp sadece izleyen olabilir. Hayat, insana bağ duygusunu bir bebekken anne karnında verir. Bir yuva içinde sadece kalbinin sesini duyduğu bir annenin varlığında tadar ilk o hazzı. Bu da bir yaşam sevinci yaratır. Dünya'ya geldiğinde ayrıldığı evinden sonra geniş bir alanın korkusunu yaşarken aşkı tadar. Bebeğin ağlaması bir yaşam çığlığıdır. Bu yüzden ağlamak bir bebeğin ilk tepkisidir. Bir bilinmezdeyim ve yerim yok, az önce bir evdeydim şuan ise kalbinin sesini duymadığım evin yok oluşunu seyrediyorum diyerek bir kaybetme kaygısı yaşayarak Dünya ile tanışır. Bir melankoli yok. Yaradılış gereği bebekken dahi bir şeyleri öğrenerek başlıyoruz: Kaybetme kaygısı, bağlanma ve bebeğin anne göğsünde yatırıldıktan sonra sakinleşip bu geniş alanda hala bana ait bir ritme, yere sahibim güvenini geri tatması gibi. Aşkın kimyası biraz olsun tanıdıklığın döngüsüdür. Ancak bazen bazı patolojik olaylar vardır. Bir hocam vardı. Kendisini çok severdim. Prof. DR. Nilgün Canel, bir dersinde bir çift terapisi yöntemini anlatırken "Sana baktığımda seni görüyorum ama bazen seninle çatışırken seni değil, geçmişimi, ailemi, travmalarımı görüyorum. Bazen tepkilerim sadece onlara, sana değil." diyerek çeşitli aile veya çift terapi yöntemlerini anlatmıştı. Şimdi bakıyorum etrafıma, ilişkilere, hayata hatta, o kadar endişe dolu ki ve güvensiz, geçici ve çoğu şey yapay. Biri size güveni hissettirmedikçe bir ilişkinin gerçekliğinden emin olamıyorsunuz. İnsan, ilişki kurdukça bir aidiyet yaratıyor. Bir bebek, anneyle bu ilişkiyi tamamlıyor. Bir anne, eşiyle-köken ailesiyle-çocuğuyla; bir baba vaadlerinin gerçekleştirdiğinde karşılığında sevdiklerinin mutluluğunun ve güveninin hissiyle. Biraz erkek-kadın doğası içinde gerçekleşen beklentilerle ilgili bir ilişki bağı var hayatta. Bir dost, sizin için senelerce yanınızda durmasıyla değil; mutlu gününüzde mutluluklarınıza dahil olmasıyla-içten beslediği duygularda hep sizin yararınızı düşündüğünde dost olduğu gibi. Belirli çizgilerden öte, görülen durumlardan ibaret bir ilişki bağı var hayatta. İyi oldukça boşlanan, beslenmeyen her şey bir gün iyiden uzaklaşır. İlişkiler de günümüzde budur. İnsan, ilişki kurduğu herkesle iyi günde ilişki kurabiliyor. Bir şey iyiyken tüm güzel duygularıyla ve temennileriyle varsa o kişi özel oluyor. Bir şeyler iyileşeceğine inanarak varsa o kişi aidiyet hissettiriyor. Önünüzü göremediğiniz pusuda size geleceğin iyi olduğunu gösteren bir ışık belirtisini gösterenle denge sağlanıyor. Oysa şuan her şey çok katı, yapay ve söylendiği gibi değil. Yok oluşa giden bir tablo, bir bağ kopukluğu var Dünya'da
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.