Aşk ve barışı sembolize eden ökseotları, temsil ettiği konulara tezat olarak doğada yarı parazitik bir bitkidir. Yarı parazitik dememizin sebebi, aslında kendi başına da fotosentez yaparak kendine yaşaması için yeterli oranda şeker üretebilmektedir; fakat yaşamını sürdürebilmesi için en önemli olan su ve mineral faktörlerini kendi karşılayamadığından, konakçısı olduğu ağaçtan alması gerekir. Konaklamak için seçtiği ağaç türleri elma, köknar, akçaağaç, meşe, ladin ve huşlardır. Ökseotları, faydalanmak istedikleri ağaçlara bağlanmak için haustorya denilen özel bir kök benzeri yapı üretip, ürettikleri bu kök ile ağacın dokusuna girerek ksilem damarlarına ulaşır ve ulaştıkları ksilem damarlarında olan su-mineral akışını kendilerine yönlendirirler. Bu sayede yaşamlarını sürdürebilen ökseotları, zamanla konakçı ağacın dallarını kurutur ve ağacı hastalık sonucu ölüme sürükler. Ölen ağaç topraktan mineral ve su almayı keser ve ksilem damarlarındaki akış durur; yani ökseotunun besini kesilir. Bu süreç, ağacın yaşına ve sağlığına göre uzayıp kısalabilmektedir. Genç ve sağlıklı bir ağaç bu istilaya 10 ila 30 yıl arasında dayanabilmekteyken, yaşlı ve hasta bir ağacın ölmesi 3 ila 5 yıl gibi bir sürede gerçekleşir. Bu bitkimizin ölümü ise az önce incelemiş olduğumuz su-mineral hırsızlığı serüveni ve sonrasında konakçısını ölüme terk etmesi ile kendi biyolojik intiharına da yol açar ve bu şekilde yaşam serüvenleri burada sona erer.