Bence bu konuda beyin sol ve sağ lob orta ana bağlantısı kesilen hastalarda gözlemlenen ve ortaya çıkan 'yabancı el sendromu' bizlere önemli fikirler verebilir.
Bu sendromda hastanın ayrılan iki yarı küresi nedeniyle bazı Uzuvlarının hareketlerini 'kendileri' değil beyinleri gerçekleştirir. Burada dikkat çekilmesi gereken şey bu hareketlerin kontrolsüz değil son derece kontrollü, mesela masada duran fincanı alıp içilmesi için ağza götürülmesi kadar ince ve son derece düzenli hareketler.
Buradan anlıyoruz ki zihinde (yada alt katmanları diyebileceğimiz şekilde bilinç dışı olarak) 'deneyimsel yankılar' var ve bunlar aslında bir nesneyi gördüğümüz anda beynin alt yapısında kendiliğinden gerçekleşen süreçlere dayanıyor. Bu da bizi istemli düşüncenin sınırı nerede başlıyor gibi son derece tuhaf bir soruyla yüz yüze getirir.
Biz istemli düşünmeden önce beynin bu alt katmanlarda zaten düşünceyi veya düşünceleri önceden 'hazırlamış' olduğu gibi ürkütücü bir tabloyla karşılaşıyoruz. Zaten istemli karar vermeden önce beyinde karar öncesi sinyal tetiklemelerinin ölçüldüğü ve 'çoktan' başladığı deneyler var. Bunlar da bu tabloyu destekliyor.
Böyle bir tabloda açıkçası düşüncelerin bize ait olduğunu söylemek zorlaşır. Bunun yerine düşünceleri beyin oluşturup 'bize' hazır halde sunuyor gibi bir durum var. Yani esasen derinde düşünün biz değiliz gibi. Peki ama 'biz' kimiz o halde? Biz aslında tüm bunlar olup biterken sadece bir 'Benlik sanısı' yada bilinçliliğimizle izleyen bir 'gözlemci statüsü' mü taşıyoruz? Madde veya enerjiye tamamen mahkum düşünce süreçleri varsa özgür irademiz var olamıyor. Yerel uzam ve zamanı aşan veya aşabilen aşkın bir bilinçlilik durumu taşımıyorsak özgür irademizin sınırlı da olsa var olduğunu söylemek çok zor. Çünkü böyle bir durumda kararlarımız beyin etkinliklerinin sebebi (veya başlatıcısı) değil sonuçları durumunda olacaktır. (Buradaki aşkınlık fiziksel uzamsal olmak zorunda değil ve bu anlamda kullanmıyorum. Bu aşkınlık neden sonuç süreci dışında olarak tekilliklerdeki gibi sebep ve sonuçların yer değiştirebildiği çift yönlülükle yada nedensiz süreçlerin öncesiz olarak bir anda başlayabilmesi ile söz konusu olabilir. Mesela ilham veya aniden yeni bir fikrin zihnimizde uyanması durumları bu tarz durumlar olabilir ki buna dair güçlü kendi deneyimlerimiz var ve bunu kendimize yöneldiğimizde gözlemliyoruz).