Boya kullanarak çizilen şeye "resim", teknolojik bir kayıt aracı kullanarak yakalanan âna "fotoğraf" diyoruz. Ben bu şekilde kullanmaya özen gösteriyorum; ama anlamak gerekiyor ki dil dediğimiz şey katı, sabit, dogmatik bir şey değil; kültürel olarak evrimleşen bir şey. Dolayısıyla fotoğrafa "resim" demek, bazılarının sandığı gibi dünyanın sonu değil.
Eğer bir dayanak noktası isteniyorsa, etimolojik kökene gidilebilir: "Resim", Arapça kökenli bir sözcük ve (konu bağlamında) "işaretleme, işaret, simge" anlamına geliyor. Dolayısıyla fotoğrafın da bir "işaretleme, işaret, simge" olduğu söylenebilir - ve bu, onu da "resim" yapar.
Hatta tam tersi bile iddia edilebilir: "Fotoğraf", Fransızca kökenli bir sözcük ve "görüntü kaydı" demek. Hatta ve hatta "-graf" soneki, Yunancada "yazan" anlamına gelen "γραφεύς" sözcüğünden geliyor. Bu bakımdan çizilerek icra edilen "resim" sanatında ortaya çıkanların da "fotoğraf" olduğu düşünülebilir (özellikle de realist eserlerin). En nihayetinde realist eserler üreten ressamlar, "gözlerine gelen ışığı tabloya yazan", yani "fotoğraf üreten" kişiler.
Zaten resimde hiperrealizm akımı nedeniyle kimi yerde (geleneksel anlamıyla) fotoğraf ile resim arasındaki çizgi iyice muğlaklaştı. Bunların "fotoğraf" değil de "resim" olduğu gerçeğini kabullenmek epey zor:


Bu tür detaylara çok takılmak bizi bir yere götürmez ama merak edenler için kısa bir özet olmuş olsun.