Kapadokya’yı özel bir coğrafya yapan ve peri bacaları oluşumuyla böylesine görsel bir şölene dönüştüren sihirli değnek değil elbette, jeolojik zamanlardaki aktif volkanlar. Neredeyse 60 milyon yıl önce 3. Jeolojik dönemde başlayan Torosların yükselmesi ve kuzeyde bulunan Anadolu fayını sıkıştırması sonucu bölgedeki yanardağlar birden harekete geçmiş. Karlı siluetiyle şimdilerde manzarasına doyulmayan Erciyes Dağı, Güllüdağ ve Hasandağı bundan 10 milyon yıl öncesine kadar lav püskürtmeye başlayan aktif yanardağlar; Kapadokya Bölgesi ise arkeolojik kazılarda bulunan deniz canlılarının fosillerinden anlaşıldığı üzere bir iç denizmiş.
Yanardağlardan 10 milyon yıl önce Üst Miyosen’le başlayıp, 2 milyon yıl önce Pliosen’e kadar püsküren lavlar, platolara inerek bu iç denizi, gölleri ve akarsuları kurutmuş. Kuruyan zeminin üstünde neredeyse 100 – 150 metre kalınlığında bir tüf tabakası oluşmuş. Oluşan tabakanın içinde volkan külü, kil, kumtaşı, kil ve bazalt içeren kayaçlar olduğundan bazı alanlarda sert, bazı alanlarda ise oyulabilecek yoğunlukta lav birikmeleri olmuş. Bu tabaka ilerleyen zamanlarda bölgeden geçen Kızılırmak başta olmak üzere, vadilerin yamacından inen seller ve rüzgarların etkisiyle değişime uğramış. Bitki örtüsünün azlığı ve tüf tabakasının geçirimsizliğiyle kuvvetlenen sel suları akarken, sert kayaların arasında inatla yol açmaya çalışmış. Sert kayalar azgın suların gücü karşısında çatlayıp koparken, alt kısımlarında ise derin dalgalı vadiler bırakmış. Tabiatın bu coğrafyada asırlar boyu bir sanatkar, bir heykeltıraş edasıyla çalışması ve emek vermesiyle ise, sel sularının aşındırmasından kendini koruyan sert kayalar, dünyada eşi benzeri olmayan şapkalı, konik gövdeli peribacaları oluşumu gerçekleşmiş.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Kaynak 1. (22 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 22 Kasım 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı