Ataerkilin tarihi aşağı yukarı M. Ö. 8. ve 2. yy arasında başlayan, homo sapiens'in son 2500 yıllık geçmişinde görülen bir sosyal fenomen. Kökenleri yerleşik düzene geçiş ile ilintili. Avcı toplayıcı yaşam ve günümüze sınırlı sayıda kalmış kabile tipi yaşam örneklerinden birçoğunda ise işbirliğini temel alan hatta daha çok doğurma ve nesli devam ettirme yetisine sahip kadın merkezli sosyal organizasyonlar görülüyor.
Insanlarda cinsel seçilimin erkekler arası rekabete dayandığını unutmamak gerek. Bu genelde agresif, saldırgan erkeğin seçilimini sağlamış. Bunun kanıtı eşeysel dimorfizm yani aynı türün erkeklerinin dişilere göre daha iri boyutta olması ve erkeklerde testisin beden ağarlığına oranının büyük olması gösterilebilir. Kültürel evrimle birlikte bu bedensel rekabetten fiziksel bir rekabete dönüşüm gösteriyor; yani daha çok malı, mülkü, sosyal bağlantıları ve iyi bir hayat sağlama potansiyeli olan erkek daha iyi bir evlilik şansına sahip.
Fiziksel üstünlüğün kültürel ve teknolojik gelişim ile bu şekilde değişim göstermesi ve kadınların da mülk edinebilme, miras hakkı, ekonomik özgürlüğünün artması ve yaygınlaşması gibi etmenler de dengeleri tekrar değiştiriyor. Özellikle insan toplumlarının tıp ve teknoloji marifetiyle zayıfları da hayatta tutabilmesi, besin ve temel ihtiyaçların küresel tedariğinin mümkün olması bizi doğal seçilim kurallarının dışına çıkarıyor.
Bununla birlikte antroposen yani insan eliyle doğanın değiştirilmesinin jeolojik ve iklimsel sonuçları yine insan ırkının sonsuza kadar bu doğal seçilimin dışında kalamayacağının sinyallerini vermekte.