Malazgirt ve Miryokefalon Savaşları, Türklerin tarih boyunca yaptıkları en önemli savaşlar arasında yer almaktadırlar. Her iki savaş da Türkler açısından müdafaa savaşları olup Bizans'ın taarruzuyla vuku bulmuş ve Türklerin galibiyetiyle neticelenmiştir. Malazgirt Savaşı'nda Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Miryokefalon Savaşı'nda ise Türkiye Selçuklu Devleti harp etmiştir.
Anadolu'ya İlk Gelenler
Malazgirt Meydan Muharebesi'nin vuku bulmasındaki temel sebep, Bizans imparatoru Romanos IV. Diogenes'in Türkleri Anadolu'dan çıkartmak ve Türk-İslâm topraklarını ele geçirmek istemesidir. Yani Malazgirt Meydan Muharebesi'nden evvel, Türkler akın akın Anadolu'ya gelmiş ve istilalarda bulunmuşlardır. Esasen Anadolu'ya ilk gelen Türklerin Batı Hunlar olduğu bilinmektedir. Özellikle Malatya, Adana, Erzurum gibi bölgelerde istilalarda bulunmuş ve bir kısmı Edirne üzerinden Avrupa'ya intikal etmiştir. Batı Hunlarından sonra gelenler ise Sabar Türkleri olmuştur. Daha fazla bilgi için bk.[1]
Müslüman Türklerden Anadolu'ya ilk gelenler ise Abbâsîlerin bünyesinde görev yapan Türkmen asıllı komutanlar olmuştur. Ancak Türklerin Anadolu'ya yerleşmeye başlaması esasen Selçuklular döneminde gerçekleşmiştir.
Çağrı Bey'in Anadolu Seferi
Selçuklu Türkleri, devlet kurmadan evvel Karahanlı ve Gaznelilerin sıkıştırmasıyla Selçuk Bey'in torunu, Mikâil'in oğlu Çağrı Bey 1015 veya 1018 yılında (1018 yılı daha uygundur) Anadolu'ya keşif seferinde bulundu. 3.000 kişilik süvari birliğiyle (Bazı kaynaklarda 300.000 olarak geçse de bu mübalağadır ve geçerliliği yoktur) Anadolu'ya gitti. Vaspuragan gibi Ermeni Prenslikleri Türklerin önünden kaçmaya başladılar. Ermeni tarihçilerinden Mateos, vekayinâmesinde Anadolu'ya gelen bu Türklerden uzun ve örgülü saçlı, hızlı atlara sahip ve kavisli yayları olan birlikler şeklinde bahsetti.
Çağrı Bey, 1021 senesinde Anadolu'ya tertiplediği keşif seferini nihayete erdirdi ve kardeşi Tuğrul Bey'in yanına döndü. 1025 senesinde Selçuk Bey'in oğullarından Arslan Yabgu'nun Gazneli Sultan Mahmud tarafından hapsedilip Kalincar Kalesi'ne atılmasıyla Selçukluların yeni başbuğu Tuğrul ve Çağrı Beyler oldular. Arslan Yabgu'nun emrindeki bazı Türkmen birlikleri, Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya gittiler.
Oğuz Türklerinin Anadolu'ya Akın Etmeleri
Türklerin Anadolu'ya olan akınlarının en büyüklerinden biri Büyük Selçuklu İmparatorluğu kurulduktan sonra gerçekleşti. Oğuz Türkleri, yurt bulmak için akın akın güney ve batı istikametine gittiler. Dönemin Abbâsî halifesi Kaim bi-Emrillah, onları Selçuklu sultanı Tuğrul Bey'e şikâyet etti. Muhaceret eden bu Türklerden bazıları, Diyarbakır ve çevresindeki bir Kürt devleti olan Mervânîlerin topraklarına girdi ve istilada bulundular. Mervâni emiri Nasrüddevle, bu akıncı Türkleri Tuğrul Bey'e şikâyet etti. Tuğrul Bey ise, o Türkmenlerden Bizans'a karşı gaza mefkuresiyle istifade edebileceğini tevcih etti.
Bizans'a Karşı İlk Üstünlük: Pasinler Savaşı
Oğuzların kuzeyden kitleler hâlinde göç etmesi ve yurt aramak için gittikleri bölgelerde yağma ve kıtale sebep olması, Sultan Tuğrul'un bu asi ırkdaşlarına Anadolu'yu yurt edinme vazifesini mucip kıldı ve batı siyasetini daha yakından takip etmek maksadıyla devletin başkentini Nîşâbur'dan Rey'e nakletti.
Sultan Tuğrul, Oğuz Türklerinin Anadolu'daki fütuhatını mucip kılmak maksadıyla Anadolu politikasını yakinen takip etti ve bu Türkmenlerin başına üvey kardeşi İbrahim Yınal gibi birkaç Selçuklu hanedanına mensup şehzadeyi görevlendirdi.
Bu Türk birliği ile Bizans ordusunu yöneten IV. Liparit ve iki Bizanslı general, 1048 senesinde Erzurum'un Pasinler Ovası'nda karşı karşıya geldi. Vuku bulan savaş, Türklerin galibiyetiyle neticelendi ve bu savaş sonrasında Bizans ile Selçuklu arasında ilk antlaşma yapılmış oldu.
Sultan Tuğrul'un Başarısız Anadolu Seferi
Türklerin 1048'deki Anadolu harekâtının yanı sıra, bizzat Sultan Tuğrul 1054 senesinde Anadolu'ya sefer tertip etti ancak kış şartları münasebetiyle muvaffak olamadı. Ardından Bağdat Seferi'ni yapması ve şehzade isyanları gibi iç meselelerle uğraşması ve en sonunda 1063'te ölmesiyle Türklerin Anadolu fütuhatında duraklama oldu.
Sultan Alp Arslan Döneminde Anadolu Siyaseti
Tuğrul Bey'in çocuğu olmadığı için tahta kardeşi Çağrı Bey'in oğlu Alp Arslan geçti. Alp Arslan, Malazgirt Meydan Muharebesi'nden evvel Anadolu'ya seferler düzenlemiş ve özellikle Doğu Anadolu Bölgesi yavaş yavaş Türklerin hakimiyet sahasına girmeye başlamıştı. Ayrıca Alp Arslan'ın ordusundan bağımsız olarak Afşin Bey gibi bazı Türkmen beyleri Anadolu'da akınlarda bulunuyor ve Bizans'a darbe vuruyorlardı. Ermeni rahiplerden Aristakes, Türkmenlerin Anadolu'da yaptığı kıyımları kaleme alan birincil kaynaklar arasında yer almaktadır.
Romanos IV. Diogenes'in Anadolu'daki Türklere Mukabelesi
Kayseri doğumlu, generallikten imparatorluğa yükselen Romanos IV. Diogenes, Türkleri Anadolu'dan atmak ve Türk-İslâm topraklarını ele geçirmek için Anadolu siyasetini takip etti. 1071'den evvel ufak çaplı çarpışmalar olsa da büyük savaş 26 Ağustos'ta Malazgirt'te vuku bulacaktı. Bu büyük muharebe öncesi Romanos IV. Diogenes, paralı askerlerden müteşekkil büyük bir ordu vücuda getirdi. Sultan Alp Arslan, o sırada Halep'i kuşatmakla meşgul idi ve elçinin getirdiği haber ile süratle Ahlat'a doğru hareket etti.
Kürtlerin Malazgirt Savaşı'na Katılıp Katılmama Meselesi ve Orduların Sayısı
Sıbt İbnü'l Cezvî'nin ''Mir'atüz Zeman''da yazdığına göre 10.000 bin Kürt, Alp Arslan ordusuna katıldı. Kürtlerin Malazgirt'te yer alıp almaması günümüzde tartışılan konular arasında yer alsa da bu pek de şaşırılacak bir durum değildir. Öncelikle, Malazgirt Meydan Muharebesi'nde 10.000 Kürt'ün bulunduğunu sadece Sibt İbnü'l Cezvî söyler. Sibt İbnü'l Cezvî, Gassuni'den nakiller yapmıştır. Dolayısıyla dönem kaynağı olması ve Sultan Alp Arslan'ın Halep'ten Ahlat'a giderken yol güzergâhının Mervânîler üzerinden geçmesi de bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. Zaten Mervânîlerin de Selçuklulara tabi olmasını düşünecek olursak Kürtlerin Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Türklerle birlikte saf tuttuğunu söylemek abes değildir. Ancak buradaki 10.000 sayısı biraz abartı olabilir, zira Sibt İbnü'l Cezvî, Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Bizans ordusunun sayısını 300.000 olarak verir. İbnü'l Kalânisî ise bu sayıyı 600.000'e kadar çıkartır. Bundâri ve bazı İslam tarihçileri ise Bizans'ın sayısını 200.000, Selçuklu'nun sayısını ise 50.000 olarak verir. Günümüz kaynaklarında da en sabit görüş bu yöndedir. Lakin günümüz Bizans tarihçilerinden bazıları, bu sayıların çok yüksek olduğunu, yüz binlerden daha ziyade 40.000-20.000, 40.000-30.000 gibi sayıların daha mümkün olduğunu dile getirirler. Malazgirt Meydan Muharebesi'ne şahit olan Bizanslı Michael Attaleiates, Michael Psellos, Ionnas Zoranas gibi dönem müellifleri, sayı hakkında eserlerinde malumat vermemektedirler.
Malazgirt Meydan Muharebesi
26 Ağustos 1071 Cuma günü, iki ordu Muş'un Malazgirt Ovası'nın Rahva Nehri kıyısında karşı karşıya geldi. Andronikos Dukas'ın harp sahasını terk etmesi ve Selçukluların askerî stratejileri neticesinde bu büyük muharebe Türkmenlerin galibiyetiyle neticelendi. Michael Attaleiates, Romanos IV. Diogenes'in atının delik deşik olana kadar çarpıştığını, birçok Türk askerini kılıcıyla doğradığını ancak en nihayetinde esir düştüğünü söyler. Romanos IV. Diogenes'in esir düşmesi ve esaret altında gördüğü muamele hususunda gerek Batı, gerekse Doğu kaynakları hemfikirdir. Malazgirt Meydan Muharebesi ile birlikte ilk defa Hristiyan bir imparator, Müslüman bir sultana esir düştü. Sultan Alp Arslan, esir edilen Romanos IV. Diogenes'in kendisi olduğunu anladığında ona kırbaçla üç defa vurdu ve barışa yanaşmadığı için itham etti. Sultan Alp Arslan'ın, ''Ben sana esir düşseydim sen bana ne yapardın?'' sorusuna Romanos IV. Diogenes'in verdiği meşhur cevaplar ve akabinde Sultan Alp Arslan'ın imparatoru bağışlaması gerek Batı, gerekse Doğu kaynaklarında geçmektedir. Sultan Alp Arslan, Romanos IV. Diogenes'i serbest bıraktı ve yol harçlığı ile birkaç esir düşmüş askerini yanına verdi. Ancak Romanos IV. Diogenes, yolda Bizanslı askerler tarafından emir üzere tutsak edildi ve gözlerine mil çekildi. Kısa bir süre sonra da gözündeki iltihap yüzünden hayatını kaybetti.
Malazgirt Meydan Muharebesi'nin Türk Tarihi Açısından Önemi
Malazgirt Meydan Muharebesi'ni Türkler kaybetmiş olsaydı, Bizans orduları Türk-İslam memleketlerini işgal edecek, başkente kadar ilerleyecekti. Zira Sultan Alp Arslan'ın muharebeden önce gönderdiği mektuplara Romanos IV. Diogenes'in verdiği cevaplar imparatorun niyetini açıkça ortaya koymaktaydı. Malazgirt Meydan Muharebesi sonrası Anadolu'da artık Türklerin önünde duracak güçlü bir kuvvet kalmadığından Türklerin Anadolu'daki ilerleyişi artacaktı. Anadolu'daki bu siyasi boşluktan istifade ederek Doğu Anadolu'da birçok Türk beyliği kuruldu. Selçuklu hanedanından Arslan Yabgu oğlu, Kutalmış oğlu Süleyman Şah, 1075 senesinde İznik'te Türkiye Selçuklu Devletini kurup Anadolu'nun Türk yurdu olarak kalmasında büyük bir adım attı. Malazgirt Meydan Muharebesi'nin Türklerce kazanılmasından kısa bir süre sonra ise Haçlı Seferleri tertiplendi. Malazgirt Meydan Muharebesi, Türkler açısından bir müdafaa savaşı olsa da yurt açan önemli bir siyasi gelişme olmayı başarmıştır. Edward Gibbon gibi bazı tarihçiler, Bizans'ın yıkılış dönemini Malazgirt Meydan Muharebesi'nden itibaren başlatmaktadırlar.
Miryokefalon Savaşı ve Önemi
1075'te kurulan Türkiye Selçuklu Devleti ile Bizans arasında birçok siyasi münasebet yaşandı ve bunların en önemlisi de şüphesiz Miryokefalon Savaşı idi. Miryokefalon Savaşı'nın gerçekleştiği muharebe sahası tam olarak tespit edilememiş olsa da bu hususta farklı tevatür bulunmaktadır. Türkiye Selçuklu sultanlarından II. Kılıçarslan ile I. Manuel arasında yaşanan gerginlikler, ilk başta I. Manuel lehine gelişti. O dönemde, Türkiye Selçuklu Devleti ordusunda bulunmayan, başıboş hareket eden birçok Oğuz Türk'ü de bulunuyordu ve sultandan ayrı olarak kendi başlarına Bizans köy ve kasabalarını yağmalıyorlardı. Anadolu'daki Türkmenlerin bu taarruzlarını durdurmak üzere I. Manuel ile II. Kılıçarslan arasında antlaşmalar yapıldı. Hatta II. Kılıçarslan, bizzat Konstantinopolis'e giderek I. Manuel'e misafir oldu. Papaz Grigor, II. Kılıçarslan'ın Konstantinopolis'te geçirdiği günlere eserinde yer vermiştir ve Miryofekalon'a giden süreçte Kinnamos, Süryani Mihail ve Niketas'ın eserleri önemli kaynaklar arasında yer almaktadır.
II. Kılıçarslan'ın yapılan antlaşmalara riayet gösterememesi I. Manuel'in Anadolu'daki diğer beyliklerle ittifak kurmasına ve Selçuklu Türkleri üzerine yürümesine sebep oldu. 17 Eylül 1176'da vuku bulan savaşı yine Selçuklu Türklerinin savaş stratejileri sayesinde Bizanslılar kaybetti. Bizans'ın bu mağlubiyeti, Türklerin artık Anadolu'dan çıkartılmasının mümkün olmadığını kanıtlamış oldu.
Sonuç
En kısa hâliyle özetleyecek olursak Malazgirt Meydan Muharebesi Anadolu'yu yurt açan, Miryokefalon Muharebesi ise sahip olunan Anadolu'yu savunan Türklerin tarihteki en önemli olayları arasında yer almaktadır. Türklerin bu iki muharebeden birinde mağlup olması, bugün belki de Türklerin Anadolu'da var olmamasına sebebiyet verebilirdi.
673 görüntülenme
Kaynaklar
-
Ali Sevim. (2020). Anadolu'nun Fethi Selçuklular Dönemi. ISBN: 978-975-16-2670-7. Yayınevi: Türk Tarih Kurumu. sf: 27-30.