Bu çok toy bir bakış açısı, çünkü bilimler arasında "orijinal bilimlik" konusunda bir hiyerarşi bulunmuyor. Yani kimyanın fiziğe yoğun bir şekilde dayanıyor olması, fiziğin "orijinal bilim" kimyanın "çakma bilim" olmasından kaynaklanmıyor. Bunun nedeni, Evren'deki var oluş süreçlerinin belli bir hiyerarşiye sahip olması - ve o hiyerarşinin rastgele, keyfi ve tarihsel nedenlere dayanan biçimlerde parçalanarak bilim sahalarına bölünmüş olması.
Evren'de her şey fizikle başlıyor (bazılarına göre fizik de matematikten doğuyor ama o başka bir tartışma konusu). Parçacık fiziği çerçevesinde atomlar oluştuktan sonra, o atomlar ilk defa birbirleriyle etkileşmeye ve daha karmaşık yapılar inşa etmeye başlıyorlar. Burada kimya doğuyor. Moleküller karmaşıklaşıp farklı sistemler türetmeye başladıklarında, bunlardan biri bizim bugün "canlılık" dediğimiz şeye dönüşüyor. Burada biyoloji doğuyor. O biyolojinin bir kısmında bir noktada sıra dışı bir beyin evrimleşiyor ve ilk defa karmaşık bilişsel fonksiyonlardan kaynaklanan ilginç davranışlar ortaya çıkıyor. Burada psikoloji doğuyor. O psikolojik organizma, zaman içinde karmaşık sosyal yapılar inşa ediyor ve burada yeni kurallar ve mekanizmalar ortaya çıkıyor. Burada sosyoloji doğuyor. Bu hiyerarşinin tabii ki ara basamakları var: fizikten kimyaya geçişte "fizikokimya", kimyadan biyolojiye geçişte "biyokimya" var. Ve bu hiyerarşinin burada yer vermediğim yan dalları da var: Mesela kimyanın canlılığa gitmeyen bir kısmı jeolojiyi doğuruyor.
Ama görülebileceği gibi, var oluşsal süreç devam ettikçe, karmaşıklık artıyor ve bu karmaşıklığın farklı kısımlarını farklı bilim dalları çalışıyor. Kimya ile fizik arasındaki demarkasyonun belirsizliği de diğer bilimlerdeki kadar. Ve daha önemlisi, hiyerarşinin daha üst basamaklarındaki bilimler, daha alt basamaklardakilerden her zaman etkileniyorlar (tam tersi de bazen geçerli ama çok daha kısıtlı). O nedenle kimya, hemen dibindeki fizikten çok fazla etkileniyor; ama mesela sosyoloji fizikten çok daha az etkileniyor (daha doğrusu aralarındaki etkileşim, diğer basamakların uzunluğundan ötürü çok daha belirsiz oluyor ve izole etmesi zor oluyor). Ama sosyoloji, hemen bitişiğindeki biyolojiden çok daha fazla etkileniyor. Keza biyoloji de kimyadan, fiziğe nazaran daha çok etkileniyor.
Bilimsel arasındaki bu hiyerarşi herkesçe kabul görmese de bence aralarındaki ilişki ve etkileşimi anlamak açısından bilimi (daha doğrusu var oluşu) böyle bir süreç olarak görmek çok önemli. Her kategorizasyon gibi, bilimlerin kategorizasyonu da tamamen insan yapımı uydurmalardan ibaret (yani "Evren fizikle başladı." diyoruz ama aslında Evren'in kendisinde "fizik" diye ayrı bir "şey" yok, o ismi biz uyduruyoruz). Ama iş görüyor, o nedenle kullanıyoruz. Eskiden böyle ayrımlar yoktu ve doğayı/var oluşu araştıran herkese "doğa filozofu" veya "natüralist" deniyordu. Fakat Evren'i daha iyi anladıkça, onunla ilgili her şeyi bilen kişilerin var olma ihtimali giderek düşmeye başladı. Bu da ekspertizin ve bilim kategorilerinin doğmasına neden oldu.
Evren'i anlamak isteyen biri, her bilim dalını bir bütün olarak okumayı, öğrenmeyi, anlamayı ve değerlendirmeyi öğrenmeli. Bilim dalları birbiriyle bir yarış içinde değiller. Hepsi, aynı ortak düşmanla, cehaletimizle yarış içerisindeler.