İnsan, "ilkel doğa" dediğimiz o acımasız ve belirsiz ortamda Tanrı'ya inanmaya biyolojik olarak daha yatkındır. Bunun sebebi manevi bir arayış falan değil, evrimsel süreçte hayatta kalmak için optimize edilmiş, ancak modern dünyada sıkça "hata veren" bir beyin donanımına sahip olmasıdır. Beynimizde bulunan ve Hiperaktif Faillik Tanımlama Mekanizması (Hyperactive Agency Detection Device - HADD) olarak adlandırılan bilişsel modül, belirsiz durumlarda her şeyin arkasında bir niyet, bir "fail" arama eğilimindedir.[1] Çalıların arkasındaki hışırtının rüzgar değil de bir avcı olduğunu varsaymak, atalarımızın hayatta kalma şansını artıran paranoyak bir refleksti. Bu mekanizma, yıldırımın düşmesini, hastalığın gelmesini veya kuraklığın başlamasını da kasıtlı bir eylem olarak yorumlamaya meyillidir. Dolayısıyla "ilkel" insan, daha dindar olduğu için değil, varoluşsal güvensizlik seviyesi tavan yaptığı ve beynindeki HADD modülü sürekli olarak kaosun arkasında hayali bir fail (ruh, tanrı, vb.) aradığı için inanır. Tanrı inancı, bu bağlamda, bir keşif değil, bilişsel bir yan ürün, bir sistem bug'ıdır.
Gelişmiş topluma geçtiğimizde ise durum, inancın doğasını değil, işlevini değiştirir. Varoluşsal Güvenlik Hipotezi (Existential Security Hypothesis) uyarınca, bilim, teknoloji, hukuk ve sosyal devlet gibi yapılar, doğanın ve hayatın belirsizliklerini ortadan kaldırdıkça, insanın tanrısal bir koruyucuya duyduğu bilişsel ihtiyaç da giderek azalır. Artık antibiyotikler varken şifa tanrısına, modern tarım varken yağmur duasına gerek kalmaz; Tanrı'nın görevleri seküler kurumlara devredilmiştir. Ancak inanç buharlaşmaz, form değiştirir. Ara Norenzayan'ın "Büyük Tanrılar" (Big Gods) teorisine göre, tarım devrimi sonrası büyüyen ve anonimleşen toplumlarda, her şeyi gören ve cezalandıran ahlakçı bir tanrı fikri, bireylerin birbirini aldatmasını engelleyen ve büyük ölçekli iş birliğini mümkün kılan bir sosyal teknoloji olarak işlev görmüştür. Yani gelişmiş toplumdaki Tanrı, doğaüstü bir gerçeklikten ziyade, kalabalıkları yönetmek için kullanışlı bir "gökyüzü polisi" arketipine dönüşmüştür.
İnsan doğadayken korkusundan ve cehaletinden, medeniyette ise toplumsal bir kontrol mekanizması olarak Tanrı'ya inanır; her iki durumda da inancın temelinde gerçeklik değil, nörobiyolojik ve sosyolojik bir fayda yatar.
Kaynaklar
- S. Novella. Hyperactive Agency Detection. Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2025. Alındığı Yer: neurologicablog | Arşiv Bağlantısı