Bence en heyecanlı kısım tam da burası: Fizik → (Fizik + Kimya) → (Fizik + Kimya + Biyoloji) aşamalarından sonra, işin içine "bilinç" ve "kültür" giriyor. Yani evrende sadece atomların ve moleküllerin dansıyla açıklanamayacak yepyeni bir "senfoni" ortaya çıkıyor. Bir orkestrada her enstrümanın kendine özgü sesleri varken, hepsinin bir araya gelmesiyle bambaşka bir müzikal eser doğması gibi. "Bilinç" dediğimiz, beynin nöral ağlarının (ki bunları kısmen matematiksel olarak bağlantı ağı teorileriyle de ifade edebiliyoruz) birleşiminden fazlası ve "Kültür" de bireylerin tek tek eylemlerinden öteye geçerek kolektif bir zihnin ürünü hâline geliyor.
Diyelim ki evreni bir şefin hazırladığı dev bir yemeğe benzetelim. İlk başta elimizde "hiçlik" vardı, yani ortada malzeme yoktu. Sonra fizik ortaya çıktı; bu, yemek tarifinin ilk satırları gibi. Evrenin yasaları, çorbanın tabanı. Ardından tarife baharatlar girdi, kimya. Madde, farklı etkileşimlerle yepyeni tatlar oluşturmaya başladı. Sonra baktık ki yemeğin içinde beklenmedik bir gelişme oluyor: canlılık, yani biyoloji. Milyarlarca yılda pişen bu "yemekte" hücreler, DNA'lar, proteinler derken çok daha karmaşık bir tat ortaya çıktı.
Bu noktaya kadar her şey tamam, peki "sonraki basamak" dediğimiz nedir? Bence artık işin içine "bilinç", "zihin" ve daha da önemlisi "kültür" giriyor. Kültür, fiziksel ve biyolojik altyapıların etkileşmesiyle doğan, ama onlardan bağımsız bir gerçeklik gibi davranan bir üst-yapı. Nasıl ki (su) sadece iki hidrojen ve bir oksijenden ibaret değilse (çünkü hidrojen ve oksijen gaz halindeyken su bambaşka özelliklerde sıvı bir madde), kültür de bireysel beyinlerden çok daha fazlası. Evinizin salonunda müzik dinlerken, sadece ses dalgalarının kulaktaki titreşimleriyle ilgili bir şey yaşamıyorsunuz; aynı zamanda aklınızda hatıralar, duygular, toplumsal kodlar, popüler kültür referansları canlanıyor. Yani kimyada "farklı elementlerin etkileşimi yeni bileşikler doğurur" kuralı, üst seviyede "farklı zihinlerin etkileşimi yeni anlamlar doğurur" hâline dönüşüyor.
Bu durumu matematiksel açıdan düşünmek isterseniz, karmaşıklığın (complexity) bazı basit formüllerle tarif edilmeye çalışıldığını biliyoruz. Örneğin entropi kavramı üzerinden formülüyle sistemdeki mikrodurumların sayısına bağlı olarak bir "düzen/dağılım" ölçümü yaparız. Fakat iş "bilinç" ve "kültür" kısmına gelince, bildiğimiz entropi hesapları yetersiz kalabiliyor, çünkü bu sefer sadece termodinamik anlamda bir "düzen/dağılım" değil, bilgi-akışı, sembol-oluşturma, hatta iletişim ağlarının topolojik özellikleri devreye giriyor. Mesela sosyal ağlarda (ya da sinir ağlarında) düğümlerin (nöronların veya bireylerin) nasıl etkileştiğini inceleyen grafik teorisinde "bağlantı yoğunluğu" (clustering coefficient) ya da "merkezilik ölçüleri" (betweenness centrality vb.) devreye giriyor. Artık işin içinde "kültür" denilen bambaşka bir karmaşık sistem var.
Bütün bunları üst üste koyunca, "sonraki basamak ne olabilir?" sorusuna genellikle "bilinç ve kültür" yanıtını verebiliyoruz bence. Fakat bu ikisi kendi içinde de gitgide dallanan, büyüyen bir alan. Bugün bu "dördüncü katman" diyelim, sadece insanlar arasındaki iletişimle sınırlı kalmadı: Yapay zekâ, dijital toplumlar, siber uzay gibi yepyeni "kültürel" formlar ortaya çıkmaya başladı. Bu açıdan bakınca, "Bilinç + Kültür" basamağı kendi içinde de sürekli bir alt dallanmaya, daha karmaşık yapılara doğru evriliyor. Tıpkı ağaç köklerinin toprağın altında giderek dallanıp budaklanması gibi.
Tabii burada "hiçlikten" başlayıp "sosyal medya algoritmalarına" kadar gelmenin biraz şiirsel bir abartı olduğunu da söylemek lazım. Ama kabaca, evrenin çizdiği yol haritasının bir yerinde, maddi dünyanın yasaları (fizik) → kimyasal tepkimeler (kimya) → organik yapılanma ve yaşam (biyoloji) → bilinç, zihin ve sosyal oluşumlar (kültür) gibi kademe kademe yeni katmanlar oluşuyor. Bundan sonrasında "kolektif zeka", "bilinçli algoritmalar" veya "küresel kültürel bütünleşme" gibi konular, bu katmanın alt kırılımları veya bir sonraki aşama olarak da düşünebileceğimiz şeyler.
Tüm bu aşamalar, "emergence" (belirme) dediğimiz kavramın en güzel örnekleri.[1] Sistemin parçaları tek tek ele alındığında anlamadığımız pek çok özellik, parçalar etkileşime girdiğinde ansızın beliriyor. Kültür, sadece insanlar bir araya geldiği için ortaya çıkan bir "toplam" değil; kendi başına yasaları, ritüelleri, sembolleri, ekonomisi, siyaseti, sanatı olan bambaşka bir "varlık" adeta. Aynı şekilde zihin de nöronların sıradan kimyasal- elektriksel etkileşimlerinden çok daha karmaşık. Yani suyun ıslaklığı, moleküllerinden tek tek bakınca çıkmıyor; ancak milyonlarca molekülün bir araya gelmesiyle ıslaklıktan söz edebiliyoruz.
Fizik → (Fizik + Kimya) → (Fizik + Kimya + Biyoloji) → (Fizik + Kimya + Biyoloji + Bilinç/Kültür). Bu, bir nevi "süper organizasyon" süreci. Belki de bir sonraki basamak, "küresel bilinç" veya "metabilinç" gibi daha ileri kültürel-teknolojik aşamalar olabilir. Veya "kolektif zekâ ağları" ile birlikte hem biyolojik hem dijital bir sentez de görebiliriz. Tam da burada, "Kurzweil'in Tekillik (Singularity) tahminleri gerçek mi olacak?" diye düşünenler, "Toplum 5.0" gibi kavramlardan söz edenler var. Ama o ayrı bir derin mevzu…
Akıllı telefonunuzdan internete girip sosyalleşirken aslında sadece sinir hücrelerinizin kimyasıyla ya da telefonun devrelerinin elektroniğiyle ilgilenmiyorsunuz; bunların hepsi "kültür" denilen üst kavram içinde eriyor. Orada yepyeni bir "dijital kültür" ortaya çıkıyor. İşte tam bu, "bir sonraki basamak" dediğimiz şeyin ayak sesleri. Yani kısacası "hiçlikten" başlayan bu uzun yolun dördüncü durağı, bir bakıma "bilinç ve kültür" boyutu en azından benim için. Bundan sonra ne olur; onu da hep birlikte göreceğiz.
Kaynaklar
- Wikipedia. Phenomenon Whereby Larger Entities Arise Through Interactions Among Smaller/Simpler Entities Such That The Larger Entities Exhibit Properties The Smaller/Simpler Entities Don't Exhibit. (3 Şubat 2002). Alındığı Tarih: 28 Aralık 2024. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı