Gerçek şu ki beynimizde hafıza ve dil aynı yerde tutulmaz. Anılar özellikle kişisel olanlar yani ne zaman doğduğun annenin sesi çocukken düştüğün yer çoğunlukla hipokampusta işlenir. Ama dil beynin bambaşka daha derin ve yaygın bir ağında barınır. Konuşmak bir refleks gibidir öğrenilmiş oturmuş ve belleğin en derin katmanlarında saklı bir beceridir. Hafıza kaybı çoğu zaman sadece “kimliğe” zarar verir senin kim olduğunu bilmezsin ama “sen kimsin?” diyecek kadar birikimin hala oradadır. Filmler bu durumu dramatize ederken gerçeği biraz sadeleştirir çünkü bir karakterin hem konuşamayıp hem de kim olduğunu bilmemesi senaryoyu tıkar. Oysa gerçekte hafıza, dil, beceri ve bilinç birer ayrı katmandır biri sarsıldığında diğeri ayakta kalabilir. Bu da bize şunu gösterir lnsan zihni bir bütün değil bir orkestra gibidir. Hafıza sadece geçmişin değil kim olduğumuzdur ama dil bizi geçmişten kopsa bile konuşmaya devam eden bir hayalet gibi yaşatır.
"Neden hafızasını kaybeden biri konuşabiliyor?"
Konuşma ve anılar farklı beyin bölgelerinde tutulur. Konuşmak bir beceridir kolay kolay silinmez. Filmlerdeki hafıza kaybı senaryo gereği abartılı ve sadeleştirilmiş bir versiyondur.