Tabi ki değil!
Herkesin tok olduğu bir dünyada açlık kavramının sözlükte yeri kalmaz. Ya da tersinden; şayet sözlüğümüzde açlık hala kavram olarak var ise herkesin tokluğundan söz edilemez.
Bütün mesele bir şeyin hala bir ihtiyaç olup olmayışıdır. Basit bir akılla bile bir şeyin halen ihtiyaç olup olmayışına delalet eder. Burada sayıların hükmü yoktur.
Şayet haber bültenlerini her kanaldan takip ediyor isek, ağırlıklı olarak olmayan şeyin talebine yönelik bir ısrarın var olduğunu görürüz ve en çok tekrar eden kavram oluşunu…
Özgürlük de böyledir ve en çok olmadığı yerden feryat figan eder.
Ve evet Cumhuriyet; kapitalist dönem öncesi siyasi yapılar itibarı ile, ki siyaset yaşamı organize etme süreçlerinin tamamına delalet eder, feodaliteye göre daha ileri bir sistemi işaret eder fakat yeni insana yönelik nihai olanı değil. Yani insanlaşma sürecimizin son durağı değil…
Şayet toplumsal alanda neden sonuç ilişkisini göz ardı etmez isek, ekonomik alt yapının her tür siyasi üst yapıyı belirlediğini görebiliriz.
İlki her tür ihtiyaç için her tür üretim sürecini, ikincisi ise bu üretim süreci sonrası üretilenin pay edilişini belirleyen süreçleri kapsar.
İşte adalet de, demokrasi de, eşitlik de, özgürlük de buradan sonra zikredilmeye, ölçülüp tartılmaya başlar. Fakat ne menem bir süreçtir ki bu, asla bir otoriteyi kabul etmez ve gerek otoriteyi gerekse bunu (üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanarak) kullanan erkleri nötrleştirmeden ya da daha politik bir ifade ile sınıfları ve ona dayanan baskı aygıtı olan devleti sönümlendirmeden yol almayı, bilimsel olarak ön görmez.
Dolayısı ile gerek adaletin gerek eşitliğin ve nihai olarak özgürlüğün var olabileceği yegane sistem, onların bir ihtiyaç olmayacağı bir alt ve üst yapıyı inşa eden bir sistem olmak zorundadır. Tıpkı herkesin dilediği zaman dilediği kadar pişkin ekmek alabileceği bir sistemde ekmeğin bir ihtiyaç olmayışı ve vesilesi ile sözlüğümüzden çıkışı, çıkarılışı misali. Bunun adı Komünizmdir: Sınıfsız ve sömürüsüz toplumsal düzen…O güne kadar da üzgünüm ki özgürlük bir hayal, o gün ise bir ihtiyaç değil… Sevgiyle…