Öncelikle duygularımızın nereden geldiğine bir bakalım. Duygular atalarımızın hayatta kalmasına ve çoğalmasına yardımcı olan bir tür "süper güç" gibi evrimleşmiş. Düşünsene bir mağara adamı ormanda dolaşırken bir kaplanla karşılaşıyor. Korku hissi onu ya savaşmaya ya da kaçmaya itiyor ve bu sayede hayatta kalabiliyor. Ya da bir anne bebeğine karşı yoğun bir sevgi hissediyor. Bu sevgi bebeğin bakımını üstlenmesini ve hayatta kalmasını sağlıyor. Yani aslında duygular atalarımızın hayatta kalma ve üreme şansını artıran bir tür "evrimsel araç kutusu" gibi.[1]
Peki bu duygular biyolojik olarak nasıl çalışıyor? Beynimizin içinde "limbik sistem" denen bir bölge var. Bu bölge duygusal tepkilerimizin aslında orkestra şefi gibi. Amigdala, hipokampus, hipotalamus gibi yapılar duygularımızı işleyen müzisyenler gibi. Örneğin bir tehlike anında amigdala devreye girer ve "kaç ya da savaş" tepkisini tetikler. Bu sırada kalp atışların hızlanır, nefesin kesilir, vücudun alarma geçer. Diğer yandan prefrontal korteks denen bir bölge de var. Bu bölge duygularımızı kontrol altında tutan ve mantıklı kararlar vermemizi sağlayan bir tür "süper yönetici" gibi. Yani duygularımız beynimizin içindeki bu karmaşık orkestra sayesinde ortaya çıkıyor ve yönetiliyor.
Peki neden bazı insanlar duygusal olarak diğerlerinden daha hassas? Bunun birkaç nedeni var. Birincisi genetik. Tıpkı saç rengimiz, göz rengimiz gibi, duygusal hassasiyetimiz de genlerimiz tarafından belirleniyor. Serotonin, dopamin gibi beyin kimyasallarını düzenleyen genlerdeki farklılıklar duygusal tepkilerimizi etkiliyor. Yani bazı insanlar doğuştan daha hassas olabiliyor.[2]
İkincisi çevresel faktörler. Özellikle çocukluk deneyimlerimiz duygusal hassasiyetimizi şekillendiriyor. Güvenli ve sevgi dolu bir ortamda büyüyen çocuklar duygularını daha iyi yönetebiliyorlar. Ancak ihmal istismar gibi travmatik deneyimler yaşayan çocuklar duygusal olarak daha hassas ve kırılgan olabiliyorlar. Yani çevre doğuştan gelen hassasiyetimizi daha da artırabilir veya azaltabilir.
Üçüncüsü kişilik özellikleri. Bazı insanlar doğuştan daha kaygılı, endişeli veya hassas olabiliyorlar. Bu da duygusal tepkilerini daha yoğun hale getirebiliyor.
Dördüncüsü sosyal ve kültürel faktörler. Toplumun beklentileri ve kültürel normlar duygusal ifademizi etkileyebiliyor. Bazı kültürlerde duygularını açıkça ifade etmek normalken bazılarında bastırmak daha kabul edilebilir. Bu da duygusal hassasiyetimizi şekillendirebiliyor.
Şimdi gelelim en önemli soruya: Duygusal hassasiyet iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Aslında bu iki ucu keskin bir bıçak gibi. Bir yandan duygusal hassasiyet empati kurmamızı ve başkalarının duygularını anlamamızı sağlıyor. Bu da sosyal ilişkilerimizi güçlendiriyor. Ayrıca tehlikelere karşı daha dikkatli olmamızı hızlı tepki vermemizi sağlıyor. Yani duygusal hassasiyet atalarımızın hayatta kalmasına yardımcı olan bir özellik.
Ancak diğer yandan duygusal hassasiyet aşırı kaygı, depresyon gibi sorunlara da yol açabiliyor. Özellikle modern dünyada sürekli bir bilgi bombardımanı ve stres altında yaşıyoruz. Bu da duygusal olarak hassas insanlar için zorlayıcı olabiliyor. Yani duygusal hassasiyet bazen aslında bir yük haline gelebiliyor.[3]
Peki duygusal olarak hassas insanlar ne yapabilir? Öncelikle duygularını tanımayı ve anlamayı öğrenmeleri gerekiyor. Duygularını bastırmak yerine onları kabul etmek ve ifade etmek önemli. Ayrıca stresle başa çıkma teknikleri öğrenmek, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, duygusal sağlığı korumak için önemli adımlar. Gerekirse bir uzmandan yardım almak da faydalı olabilir.
Bazı insanlar duygusal olarak diğerlerinden daha hassas olabilir ancak bu bir zayıflık değil, bir insanlık özelliğidir. Aksini iddia edenler muhtemelen duygusal derinlikten yoksun ve kendi iç dünyalarının karmaşıklığını anlamaktan aciz, yüzeysel bireylerdir. Duygusal bir kelebeğin kanat çırpışlarını hissedecek kadar hassas bir kalbe sahip olmanın güzelliğini asla bilemezler. Bu nedenle eğer bu soruyu sormanıza sebebiyet verecek kadar duyarsız biri olduysa, onların sığ yorumlarını görmezden gelin ve kendi duygusal derinliğinizle gurur duyun ♥
Kaynaklar
- R. M. Nesse. (1990). Evolutionary Explanations Of Emotions. Human Nature, sf: 261-289. doi: 10.1007/BF02733986. | Arşiv Bağlantısı
- D. Evans, et al. (2004). Emotion, Evolution, And Rationality. Oxford University Press. doi: 10.1093/acprof:oso/9780198528975.001.0001. | Arşiv Bağlantısı
- T. Easdale-Cheele, et al. (2024). A Narrative Review Of The Efficacy Of Interventions For Emotional Dysregulation, And Underlying Bio–Psycho–Social Factors. Brain Sciences, sf: 453. doi: 10.3390/brainsci14050453. | Arşiv Bağlantısı