Japonya gibi dinsizlik oranı yüksek müreffeh ülkeler olduğu gibi Çin, Kuzey Kore, Moğolistan, Vietnam gibi dinsizlik oranı yüksek olup refah düzeyi ortalama veya ortalama altı ülkeler de bulunur. Ayrıca dindarlık oranı ve refah düzeyi çok yüksek olan petrol zengini bazı Arap ülkeleri vs. de bulunuyor.
Dinsizlikle refah arasında doğrudan bir ilişki kurabileceğimizi düşünmüyorum. Geçmişte bazı komünist ülkelerinde devlet eliyle dinsizleştirme uygulanmıştır. Bazı Uzak Doğu ülkelerinde bizim anladığımız biçimde bir din kavramı ve tahayyülü tarihleri boyunca oluşmadı. Din onlar için burçlara inanmak gibi yarı ciddi bir mesele olarak kaldı.Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Afrika'da ise din inancın ötesine geçip kimlikle, siyasetle, hukukla, bilimle tamamen iç içe geçti. Din savaşları, mezhep savaşları, cadı avları(mecazi anlamda), tekfircilik anormal boyutlara ulaştı. Dinle alakasız meselelere bile din dahil edildi. Bazı milletlerin geçmişinde böyle problemler yaşanmadı.
Her ülkenin dinsizliği aynı etkenler doğrultusunda gelişmiyor. Bu yüzden her bölgede dinin ve dinsizliğin anlamı farklı olacaktır. Sözüm ona İranlı bir dinsiz kendini doğrudan rejim karşıtı bulacakken, Türk bir dinsiz sadece iktidar partisine muhalif, Amerikan bir dinsiz ise neredeyse zorunlu siyasi tarafa sahip olmayacaktır. Keza bazı ülkelerde din doğrudan aidiyeti, kimliği belirtirlerken(Pakistan), bazı ülkelerde kimlik üzerinde etkisi olmaz(Arnavutluk). Dinsizlik yer yer bilim severlik ve evrensel düşünmekle ilişkilendirilse de yer yer sadece kural tanımamak olarak görülebilir-yaşanabilir(kişisel tecrübelerimden yola çıkarak).
Bir ülkede din ve vicdan özgürlüğünün yerleşmesi ve bunun problem çıkarmaması o ülkenin bir hukuk devleti olma, bir millet olma, birlik olma konularında epeyce yol kat ettiğini gösterir. Örneğin Osmanlı bunu başaramadığı için dağılan bir ülke ve topluma harika bir örnektir. Aslında dağıldığı dönem en özgür dönemiydi, bütün ve güçlüyken en baskıcı devriydi. Buradan baskıcılığın güç kazandırdığı sonucu çıkmasın sadece özgürlük güç kazandıracaksa özgürlüğün kötü yanlarından etkilenmemek garanti altında olmalı. Bir ülke millet olma, hukuk devleti olma, birlik olma konularında ilerleme kat ettiyse; eğitim, vatandaşlık hakları, insan hakları konusunda da muhakkak ilerleme kat edecektir. Bunlara müteakiben mecburen refahı artacaktır. Hiç yer üstü ve yer altı kaynakları olmasın(İsviçre), jeopolitik olarak berbat bir konumda olsun(Japonya) anlamsız problemler bir kenara bırakıldığında bu tip toplum her sorununun üstesinden gelir. Artan dinsizlik oranı da önemsenmez, çünkü açık açık kural kanunla her iş hallolur. Dinsizlik baskı, yasaklar, sansürcülük, dışlanma korkusu, ölüm korkusu vs. nin olmadığı bilgi kaynaklarına kolay ulaşılabilen açık fikirli yerlerde mecburen artar. Bu sebeplerle dinsizlik artıyorsa evet bu refahla doğrudan ilişkili olabilir. Yazdığım diğer sebeplerden dolayı. Ancak başka sebeplerden de kaynaklanabiliyor.
Sözün özü dinsizliğin refah, düzen ve mutlulukla doğrusal bir ilişki içerisinde olduğunu düşünmüyorum. Belli başlı sebeplerden kaynaklanan bir dinsizlik o ülkede refah ve düzenin yüksekliği ile ilişkilidir. Ayrıca saydığınız ülkelerin ortalama başka ülkelerden daha mutlu olduğu tartışılabilir. Çünkü bunlar aynı zamanda intihar oranlarının en yüksek olduğu ülkeler.