Göz gibi karmaşık organlar, evrimsel süreçte bir anda değil, küçük ama anlamlı adımlarla oluşmuştur. Her adım, canlıya az da olsa bir avantaj sağladığı sürece korunmuş ve bir sonraki nesle aktarılmıştır.
İlk başta sadece ışıktan karanlığı ayırt edebilen bir hücre vardı. Bu bile çevresine tepki vermek, tehlikeden kaçmak için yeterliydi. Ardından bu hücreler içeri doğru çökerek ışık çukuru hâlini aldı — artık sadece ışığı değil, hangi yönden geldiğini de algılayabiliyordu. Zamanla bu çukur daha derinleşti, üzerine şeffaf bir tabaka geldi, ışığı kıran basit bir mercek oluştu. Görüntü daha net hâle geldi. Her aşama, bir öncekine göre biraz daha işlevseldi.
Bu süreç “mükemmele ulaşma” değil, “biraz daha iyi olma” yarışıdır.
Evrim için yeterli olan, işe yarayan bir fark yaratmaktır.
Kusursuzluk gerekmez; hayatta kalmak için bir adım önde olmak yeterlidir.
Sonuçta, göz gibi karmaşık yapılar bile, basit bir ışık algısıyla başlayan uzun bir yolculuğun eseridir.
Ve evrim, bu uzun yolculuğun adıdır.