Bir aşı üretilip de kullanılmaya başlandığında güvenlik takip süreci sona ermemektedir. Firmalar, farmakoihtiyat (İng: "pharmacovigilance") adı verilen bir plan yapmak ve bunu otoritelere raporlamak zorundadır. Bu plan çerçevesinde, aşının kitlelere yapılması sırasında oluşabilecek bütün yan etkiler ve gelişmeler anlık olarak takip edilir ve raporlanır. Faz-3 çalışmalarındaki yeni veriler de bu şekilde raporlamaya ve buna bağlı olarak kamu sağlığını etkileyecek kararlar almaya devam edilecektir.
Bunu net olarak tekrar edelim: Aşı üreticileri, gördükleri bütün yan etkileri raporlamak zorundalar. Bu yan etkileri takip eden Aşı Yan Etki Olayı Raporlama Sistemi (İng: "Vaccine Adverse Event Reporting System" ya da kısaca VAERS) isimli bir sistem bile var! Bu sistem üzerinden şu bilgiler an an raporlanıyor:
- Aşı verilme hataları ve bunun yan etki ile ilişkili olup olmadığı,
- Ciddi yan etkiler (ki bunun aşıyla hiçbir ilgisi olmayabilir bile, yine de raporlanmak zorunda),
- Çoklu Sistem Enflamatuar Sendromu vakaları,
- Hastanelik olma veya ölümle sonuçlanan bütün COVID-19 vakaları.
Bu arada şu da unutulmamalıdır: Bir aşının uygulanmaya başlamasından sonra, firmanın kendisi haricinde, çeşitli devlet otoriteleri de kendi inceleme ve gözlemlerini başlatmakta veya sürdürmektedir. Buna bağlı olarak, birden fazla kurumsal göz, aynı gidişatı anlık olarak izlemekte ve raporlamaktadır. Benzer şekilde, devlet veya özel firmalardan bağımsız kuruluşlar da gidişatı izleyebilmekte ve kendi raporlarını üretebilmektedir. Tüm bunlar, çok çok düşük ihtimalle de olsa beklenmedik bir durum oluşacak olursa, hızlı bir şekilde doğru kararların alınabilmesini sağlayacaktır.